Medicana International Ankara Hastanesi Medikal Onkoloji Uzmanı Prof. Dr. İbrahim Tek bilgi verdi...
"Kolorektal kanser sıklık açından dünyada kadınlarda 2. ve erkek cinsiyette 3. en sık görülen kanserdir. Bunun %70'lik kısmını kolon kanseri, geri kalan kısmını ise rektum kanseri oluşturur. Kolorektal kanserin özellikle ailevi olmayan tipinde yaş önemli bir risk faktörüdür: 40 yaşından itibaren risk artmaktadır. Özellikle ABD'de kolorektal kansere yakalanma oranı %5'dir ve kolorektal kanser tanılı hastaların %90 'ı 50 yaş üzerindedir. Erkeklerde görülme sıklığı kadınlara göre %25 daha fazladır. Son zamanlarda sağ taraf kolon kanserleri sol tarafa göre daha çok görülmektedir. Kolonoskopi yapılma oranının 1980'den beri artması bu kanserlerin erken yakalanma şansını arttırmış ve yeni etkili tedavi yöntemleriyle de hastaların sağkalım süreleri uzamıştır.
Genetik faktörler etkili
Kolorektal kanserlerin gelişmesinde çevresel ve genetik faktörler rol oynamaktadır. Yüksek riskli kişilerde -ki bunlar ''ailevi kolon kanseri öyküsü olanlar, inflamatuar bağırsak hastalığıyla beraber kolonda polipleri olan ve daha önce karın bölgesine radyasyon alanlar"dır- kolonoskopi tarama daha sık yapılmalıdır.
Yaşam tarzı ile ilişkisi
· Obezite bir risk faktörüdür. Yapılan araştırmalar, erken çoçukluk ve orta yaş döneminde alınan kiloların orta derecede fakat anlamlı olarak kolorektal kanser riskini %15 arttırdığını göstermiştir.
· Diyabet ve insülin direncinin de riski yapılan araştırmalarda, diyabet olmayanlara göre %38 arttırdığı gözlenmiştir.
· Uzun süreli ve fazla miktarda kırmızı et ve işlenmiş etler (salam, sosis vb) tüketenlerde kolorektal kanser riski -özellikle sol taraf kolon kanseri riski- artmaktadır. Yüksek ısıda (barbekü, mangal vb) bunları pişirmek poliaraomatik hidrokarbonların ortaya çıkışını daha çok arttırmaktadır. Dünya Sağlık Örgütü (WHO)' nün 2015 yılında yaptığı açıklamada; kanser riskini günde 100 gramdan fazla kırmızı et tüketiminin %17, 50 gramdan fazla işlenmiş et tüketiminin ise %18 arttırdığı deklare edilmiştir.
· Sigara kullananlarda ise içmeyenlere göre kolorektal kanser gelişme riski %18 fazladır. Alkol tüketimi ile ilişkisine bakacak olursak; risk, günde 2-3 kadeh içenlerde %21, 4; daha fazla içenlerde %51 oranında artmaktadır.
Önlemler
Kolonoskopi ile takip son derece önemlidir. Düzenli fiziksel aktivite de kolorektal kanser riskini %25 azaltır. Diyetteki düzenlemeler; özellikle sebze ve meyve tüketiminin arttırılması, diyet içeriğinin lifli gıdalardan oluşması,düzenli aspirin ve analjezik kullanımı ve postmenopozal kadınlarda hormon replasman tedavisi, lipid düşürücü ilaçlar (statinler), düşük oranda folik asit, D vitamini, magnezyum, kalsiyum gibi mineral kullanımları kolorektal kanseri riskini azaltabilir. Fakat bu mikrobesinleri yardımcı etken olarak kullanırken fazla dozda kullanımlarının da başka sorunlar yaratabileceği göz önünde bulundurulmalıdır.
Belirtiler
Kolon kanseri hastalarına bazen atipik şikayetlerle; kilo kaybı, halsizlik, iştahsızlık, müphem karın ağrısı, hemoroid şikayetiyle karışan düşük miktarda rektal kanamalar gibi bazen rutin taramalar sırasında; bazen de acil serviste bağırsak tıkanıklığı, gastrointestinal kanamalar, karında sıvı birikimiyle; nadiren de sarılık karaciğer yetmezliği ve akciğer metastazlarına bağlı solunum yetmezliğiyle tanı konulur.
Tedavi
Tanı konulduktan sonra hastanın varolan hastalığı öncelikle klinik ve radyolojik olarak evrelendirilir. Kolon kanseri 4 evreye ayrılır. Evre I ve II erken evre, Evre III lokal ileri evre ve Evre IV ileri evre (metastatik hastalık) . Erken evre hastalar genelde öncelikle ameliyat edilirler. Rektum kanserli hastalarda durum biraz farklıdır. Bu hastalara kolostomi(bağırsağın karına ağızlaştırılması) riskini azaltmak için öncelikli olarak seçilmiş hastalara ameliyat öncesi eş zamanlı kemoterapi ve radyoterapi uygulanır. Ameliyat sonrası evre I kolon kanserine ek tedavi genelde uygulanmaz. Evre II hastalıkta patoloji sonucuna ve hastanın risk faktörlerine göre bazen kemoterapi verilebilir. III. evre kolon kanseri hastalarında adjuvan amaçlı hastalığın nüks riskini azaltmak ve şifa oranını arttırmak amaçlı 6 ay süreyle kemoterapi verilir. Metastatik hastalıkta ise tedaviye genelde kemoterapiyle başlanır. Hastanın performansının iyi olması ve tedaviye yanıtı olduğu sürece kemoterapi uzatılır. "Akıllı ilaçlar" dediğimiz yeni nesil ajanlarla yaşam süreleri uzayabilmektedir.
Rektum kanserinde ameliyat öncesi ve sonrası tedavinin bir parçası olarak radyoterapi -evre I dışında- genellikle uygulanır. Ayrıca radyoterapi IV. Evre hastalarda semptom gidermek amacıyla ve çeşitli durumlarda örneğin kemik metastazı, beyin metastazı, bağırsak kanaması, bağırsak bası semptomlarını gidermek için de kullanılır.
Tedavi sonrası takip
Tedavisi biten hastalar genellikle ilk 2 yıl 3 ayda bir, 2.yıldan sonra 6 ayda bir, 5. yıldan sonra yıllık kontrollere çağrılır. Tedavi bitiminde genellikle tekrar kolonoskopi yapılır. Herhangi bir problem yoksa 3 yıl, polip saptanırsa 1 yıl sonra kolonoskopisi tekrarlanır. 5 yıl geçtikten sonra hastaların şifalandığı söylenebilinir. IV . Evre hastalar tedavi aldıkları sürece 3 ayda bir genelde tekrar değerlendirilirler.
Özetleyecek olursak; kolorektal kanser hastalığı ne kadar erken yakalanırsa şifa şansı o kadar fazladır. Bu nedenle risk olsun veya olmasın düzenli egzersiz yapılması, dengeli beslenme, alkol ve sigara tüketilmemesi önemlidir. Riskli hastaların daha erken olmak üzere; kişilerin, 40 yaşından itibaren kolonoskopi yaptırması oldukça önemlidir."