Yıllardır sağlık yöneticileri arasında öne çıkan bir marka oldunuz. Sizi biraz tanıyabilir miyiz?
Ankara doğumluyum. Gazi Üniversitesi Tıp Fakültesi eğitimimin ardından, Ankara Onkoloji hastanesinde Genel Cerrahi alanındaki uzmanlığımı tamamladım. Uzmanlıkla birlikte yöneticilik hikâyem de başladı, bu arada İşletme Fakültesi eğitimimi de tamamladım. Uzun yıllar Sağlık Bakanlığı’nda, sağlıkta dönüşüm sürecinin her kademesinde; hastane yöneticiliği, koordinatörlük, danışmanlık gibi birçok pozisyonda görev aldım. Mevzuat çalışmaları, PPP kampüs projeleri, sağlık eğitimi, afiliasyon, hizmet alımı, özel hastaneler değerlendirmesi, özellikli hizmet planlamaları gibi alanlarda çalışmalar yaptım. Ayrıca bu süreçte eğitim ve danışmanlık ile ilgili çalışmalarım da oldu. Özel sektörde görüntüleme merkezi ve laboratuvarı, çok sayıda hastanesi olan bir sağlık grubuyla çalışmaya başlayıp genel müdürlük, başhekimlik, genel koordinatörlük görevlerini gerçekleştirdim. 2013 yılında Ankara’da bir hastanenin inşaat aşamasından başlayarak tüm süreçlerinin takibi, marka değerinin oluşturulması ve süreç analizleri üzerinde kurduğum ekipler ile çalıştım ve hastane açılışını gerçekleştirdim. 2015 yılından itibaren de Medicana International Ankara Hastanesi’nde göreve başladım. Şu anda genel müdürlük ve başhekimlik görevini yapmaktayım. Özel hayatımda ise bir eş ve bir anneyim. Anestezi doktoru, aynı zamanda yönetici olan bir eşim ve 15 yaşında Yiğit isminde bir oğlum var.
Medicana International Ankara Hastanesi’nden kısaca bahsedebilir misiniz?
Hastanemiz 25 yılı aşkın süredir hizmet veren zincir hastanelerden Medicana Sağlık Grubu’nun olmazsa olmazı ve “amiral gemisi” olarak bilinir. 20 bin metrekarelik bir alanda 120’nin üzerinde uzman hekim ve deneyimli sağlık profesyoneli ile başta başkent ve çevre iller olmak üzere dünya çapında sağlık ihtiyaçlarını karşılamaya çalışıyoruz. Tam donanımlı klinikler, alanında uzman spesiyalistler ve ileri tıp uygulamaları ile hizmet veriyor olmaktan gurur duyuyoruz. Toplum sağlığının geliştirilmesi konusunda ise önceliğimiz kadınlar.
Böyle büyük bir hastanenin genel müdürü olmanın ne gibi zorlukları var?
Sağlık sektöründe çalışıyor olmanın en büyük avantajı, sektörün herhangi bir cinsiyet egemenliğinin olmaması. Hatta kadınların baskın olduğu düşünülen bir sektör: Kadınların en sık çalıştığı alanlara baktığınızda, ilk sıralarda sağlık sektörünün olduğunu göreceksiniz. Bir hekim olarak, genel cerrahi uzmanı olmam dolayısıyla erkek egemen bir grup içinde yaşadım ve hep yadırganan, “yapamaz” diye bakılan tarafta oldum. Evet, ameliyat olmaktan çekinen hastalarım da oldu, “Doktor Bey” diye hitap edenler de. Bugün, bu durumun hâlen devam ettiğini görüyor ve duyuyor olmak beni üzüyor. Ama bizlerin, yani kadınların artık şikâyet etmek yerine eğiten, yetiştiren, bilgilendiren ve farkındalık yaratan kesim olarak bunları aşmamız gerektiğini düşünüyorum.
Yöneticilik kısmında ise kadının zarafet, sorumluluk, sahiplenme, iş takipçiliği, azim, empati, sabır gibi niteliklerinin başarıyı getirdiğini görebiliyoruz. Çok odaklı olabilme yeteneğimizin -ki bunun annelik içgüdüsüyle hepimizde doğuştan var olduğunu düşünüyorum- yanı sıra iş yapabilme ve sonuçlandırma hızımızın yüksek olmasının da başarıyı artırdığını düşünüyorum. Böyle bir hastanenin genel müdürü olmak dışarıdan bakınca zor gözükebilir. Evet, misafir ettiğimiz hasta sayısına, yönettiğimiz işlem cirosuna ve personel sayısına bakınca ne denli büyük olduğunu görebiliyorum. Ama ben, bir şeyi inanarak ve inanmışlarla yapmaya çalışıyorsanız başarının kaçınılmaz olduğunu düşünenlerdenim. Ekip olmanın avantajı çok büyük, ben burada sadece iyi bir orkestraya aynı anda aynı notayı basabilmeleri için gerekli operasyonu yapmaya çalışıyor, onlara takip ettikleri liderlerinin hızına yetişebilmeleri için eğitim vermeye devam ediyorum. İyi bir liderlik için eğitimin, bildiklerinizi paylaşmanın bu işin olmazsa olmazı olduğunu düşünüyorum.
Özellikle birkaç yıldır oldukça fazla konuşulan “sağlık ve teknoloji” ile ilgilendiğinizi biliyoruz. Bu konudaki genel görüşleriniz nelerdir?
Birçok alanda olduğu gibi teknoloji, sağlık alanında da değişimi tetikliyor. Hızla gelişen ve dijitalleşen bu dünyada sağlık sektörü; her geçen gün tanı, tedavi, tedavi sonrası, koruyucu sağlık gibi süreçlerde büyük adımlar atıyor. Sağlıkta teknoloji ve dijitalleşmeyi birkaç ana başlıkta incelemek gerekiyor. Çünkü bu sayacağım başlıklar, büyük veri denilen veri yönetimiyle entegre olabiliyor ve birlikte birebir, kişiye özel imkânlar sağlıyor. Sağlıkta teknoloji ve dijitalleşme sadece tanı, tedavi ve tedavi sonrası süreçlerde değil; aynı zamanda sağlık iletişiminde, tıbbi cihazlarda ve hatta yönetimde, sağlık yönetimi ve tıp fakültesi eğitimlerinde de kendisini gösteriyor. Yakın gelecekte sağlık hizmetlerinin büyük veri yönetimi, yani CRM ile birlikte neredeyse tamamen dijitalleşeceği düşüncesindeyim. Teknoloji ve dijitalleşme sağlık yöneticilerinden hekimlere, hastalardan hasta yakınlarına kadar herkes için bir konfor. Ancak burada, çok önemli bir noktayı vurgulamadan geçemem: Hızla gelişen bu dünyada doğru bilgi ve güvenlik çok çok önemli, hatta olmazsa olmaz kriterlerin başında geliyor. Kalite de öyle. Sağlık hizmetinin önemli adımlarından olan kalite, çok hızlı bir biçimde dijitalleşiyor. Dijitalleşme sayesinde sağlık hizmetlerine sınırlar olmadan ulaşacağımız, dünya genelinde her eve ve her kişiye daha az maliyetle dokunabileceğimiz günleri görmemiz çok uzak değil. Sağlık alanında yaşayacağımız bu dönüşüm, bir tür bilimkurgu gibi görülmemeli. Aslında hâlihazırda bu gelişmelerin ilk adımlarını yaşıyoruz ve sürece çok da hızlı entegre oluyoruz. Ülkemiz Sağlık Bakanlığı Bilgi İşlem Genel Müdürlüğü bu konuda çok önemli adımlara öncülük etti; e-Devlet ile entegrasyon, e-Nabız Kişisel, Sağlık Sistemleri, Engelsiz Sağlık İletişim Merkezi, Mekânsal İş Zekâsı, Teletıp, e-Rapor, Dijital Hastane çalışmaları gibi birçok projeyi hayata geçirdi. Ayrıca Kronik Hastalık Yönetimi Projesi devam ediyor. Tüm bunlar çok kıymetli çalışmalar. Ülkemiz hastane işletmesinde, tanı ve tedavi yöntemlerinde dünyada önemli bir konumda. Sağlık teknolojileri konusunda donanımlı bir ülkeyiz. Hem dünyada hem de ülkemizde eğitimli sağlık çalışanlarının gelişime sürekli katkı sağlaması, teknik donanımımızın en üst seviyede olması, tıp ile teknoloji birlikteliğini içeren yenilikçi çalışmaların yapılması, biyomedikal, ilaç ve belki de kendi aşımızı kendimizin üretebileceği planlamaların yapılıyor olması, toplumun sağlık açısından kendini çok daha güvende hissetmesini sağlıyor. Sağlık alanında gelecek, ülkemiz için çok güzel olacak diye düşünüyorum.