KURUMSAL HABERLER


+A A-

Kanserde Erken Tanı ve Doğru Tedavide İleri Teknolojinin Rolü



Kanserde Erken Tanı ve Doğru Tedavide İleri Teknolojinin Rolü


 İLK ADIM: DOĞRU EVRELEME, DOĞRU TEDAVİ PLANI...

Medicana International Ankara Hastanesi Nükleer Tıp Uzmanı Dr. Nalan Can: "Kanserli hücreler, normal hücrelerden farklı olarak hızlı ve kontrolsüz çoğalırlar. Bu nedenle enerji ihtiyaçları da normalden fazladır; şeker ve bazı özel yapı taşlarını normalden fazla kullanırlar. Bu maddeler radyoaktif olarak işaretlenip görüntülemede kullanıldığında, kanserli hücrelerin yeri saptanabilmektedir. Kullandığımız PET/CT teknolojisi temel olarak bu mantıktan hareket ederek çalışır. Kanserli hücrelerin kullandıkları şeker ve özel yapıtaşlarının radyoaktif radyoaktif işaretlenmesi, kanserin yerini, yaygınlığını (evre), tedaviye yanıt verip vermediği ile bölgesel nüks ya da uzak yayılım olup olmadığını görüntüler. PET/CT, akciğer nodüllerinde tanı amaçlı da kullanılır. Burada sistemin gelişmesiyle artık çok daha küçük lezyonlarda daha yüksek doğrulukla görüntüleme mümkün. Böylelikle daha doğru tedavi planı yapabiliyoruz. Hastaya kanser tanısı konduktan sonra ne kendisi, ne de bizler beklemek istemiyoruz. Hastalığın evresi ileri mi, erken mi yakaladık anlamış oluyoruz. Gittikçe de daha kısa sürede ve daha az radyoaktif madde kullanarak görüntüleme yapmış oluyoruz. Bu da hastanın daha az radyasyon alması demek. Ayrıca radyoterapi planlamasında sağlam organların da korunmasını sağlıyoruz. En çok akciğer, lenf, meme ve kolon kanserlerinde kullanıyoruz. Artık daha küçük lezyonları görebiliyoruz. Bu tetkiki SGK karşılıyor. Yeni jenerasyon kemoterapi ilaçlarının kullanımı günümüzde artıyor. Bu açıdan bu teknolojide tedavi yanıtının değerlendirilmesi de büyük önem taşıyor. Kanser metabolizması görüntülendiği için tedavi yanıtı çoğu zaman daha önce saptanabiliyor. Kanser hastalarının süren tedavisinin daha iyi takibi ve gerekiyorsa başka tedavi şekillerine geçiş imkanı da bu sayede mümkün oluyor."

 

KADINLARIN KORKUSU, KONFOR VE HIZ İLE AZALIYOR

Medicana International Ankara Hastanesi Meme Sağlığı Ünitesi Genel Cerrahi Uzmanı Doç. Dr. Erkan Öztürk & Radyoloji Uzmanı Dr. Halit Nahit Şendur: "Meme kanseri gelişmiş batı ülkelerinde olduğu gibi Türkiye’de de kadınlarda en sık görülen kanser tipidir. Türkiye’de meme kanseri ortalama yaşı 51,6’dır. Kanser sıklığı gelişmiş ülkelerde 60’lı  yaşlarda daha fazla iken ülkemizde 45-49 yaş grubunda %16,7’lik bir değerle maksimuma ulaşmaktadır. Meme kanseri tedavisinde erken tanı en önemli faktördür. Ülkemizde meme kanseri sıklığının daha genç yaşlarda görülüyor olması tarama programları ve erken tanının önemini arttırmaktadır. Meme kanserinin erken tanısı için, verilecek eğitimlerle kadınların meme kanserinin farkında olması, kendi kendini meme muayenesi, hekim muayenesi ve tarama mamografisi gereklidir. Bu dört bileşen ancak birlikte olduğunda erken tanı başarılabilir.Burada altın standart tanı yöntemi ise Mammografi... Mamografi ile tarama çalışma sonuçları değerlendirildiğinde, meme kanserinden ölüm oranlarını %25-30 oranında azalttığı söylenebilir. Gelişen teknolojinin bize getirdiği avantaj olan Dijital mammografide, klasik mammografilerden farklı olarak görüntüler bir dedektör sayesinde dijital ortamda elde edilir.En önemli avantajları verilen radyasyon dozunun azaltılması, çekim süresinin daha kısa olması ve sağladığı yüksek çözünürlük ile tanısal üstünlük sağlamasıdır. Dijital tomosentez mammografide ise kesitsel görüntüler alınarak meme dokusunun 3 boyutlu görüntülenmesi mümkündür ve mammografilerin en temel sorunu olan yoğun meme tiplerinde karşılaşılan tanısal güçlüğü ortadan kaldırır. Mamografi taramasında hastaların en çok endişe ettiği konu işlem sırasında uygulanan radyasyonun meme kanseri açısından risk taşıyıp taşımadığıdır. Oysa mamografi sırasında alınan radyasyon dozu oldukça düşüktür. 40 yaş üzeri bayanlarda radyasyona bağlı kanser oluşma olasılığı yok denecek kadar azdır. Doğru ve erken tanı ile elde edilecek fayda riske göre oldukça fazladır. Ayrıca son teknolojik gelişmelerle verilen radyasyon dozunda artış olmazken daha az sıkıştırma ile görüntü elde edildiğinden hasta konforu artar. Kontrastlı spektral mammografi yeni bir teknik olup  kanser saptama duyarlılığını arttırır, tümör boyutlarının daha doğru değerlendirilmesini sağlar. Ayrıca MR incelemesinin gerçekleştirilemediği olgularda alternatif bir inceleme olarak kullanılabilir ve yapılan çalışmalara göre kanser saptama başarısında MR ile benzer sonuçlar verir."


YAN ETKİSİZ TEDAVİYE ARTIK ÇOK YAKINIZ

Medicana International Ankara Hastanesi Radyasyon Onkolojisi Uzmanı Prof. Dr. Kaan Oysul: "Aslında radyasyon enerjisi ile tüm tümörleri öldürebiliriz, yeter ki tümörün çevresindeki sağlam dokuları koruyabilelim. Son yıllardaki teknolojik gelişmeler bu hedefe bizi çok yaklaştırdı. Artık 10 sene öncesine göre sağlam dokuyu daha çok koruyor ve daha etkili tedaviler yapıyoruz. Kullanmaya başladığımız VERSA HD ile tedavi yapılan hassas kontrollerinin ardından ışınlama sadece dakikalar içinde tamamlanıyor, hastaya daha kısa ve etkili tedavi sunuluyor. Ayrıca yüksek doğrulukta isabetli tedavi yapma imkanı sağlıyor. Bu "solunum ayarlı" radyoterapi sayesinde meme kanseri tedavisinde önemli bir avantaj mümkün: Burada akciğer, kalp ve karşı memenin daha iyi korunuyor; radyasyona bağlı 15-20 yıl sonra ortaya çıkabilecek geç yan etkiler önleniyor. Tedavi öncesi hastanın pozisyonunda tespit edilen hataları 6 boyutta düzeltme imkanı tanıyor ve yanlış bölgelerin ışınlanması riskini ortadan kaldırıyor. Hastaya tedavi öncesinde doğru pozisyon verilse bile tedavi esnasında iç organların hareketinden kaynaklanan hedef şaşırma riskine karşı; tedavi edilecek bölge ve çevreleyen dokuları kontrol edebilme olanağı da mümkün. Bu sayede hareketin en fazla olduğu akciğer kanserleri gibi hastalıklarda başarılı tedaviler uygulayabiliyoruz. Bütün bu özellikler sayesinde tümöre çok daha yüksek doğrulukla ve isabetli radyoterapi yapabiliyoruz. Sonuçta daha etkin daha az yan etkili tedaviler uygulayabiliyor ve kanserden ölüm oranlarını her geçen gün azaltıyoruz."

 

BÜYÜK TÜMÖRLERE GÜNÜBİRLİK IŞIN KÜRLERİ...

Medicana International Ankara Hastanesi Beyin-Sinir Cerrahisi Uzmanı Prof. Dr. Sait Şirin: "Görüntüleme, bilgisayar ve robotik sistemlerde yaşanan başdöndürücü gelişmeler sonucu beyin hastalıklarının tedavisinde çok önemli ilerlemeler kaydediliyor. Az sayıda merkezde bulunan CyberKnife radyocerrahi sistemi de bunlar arasında öne çıkan teknolojilerden biri… Tümörlere ameliyata gerek kalmaksızın - yani kesme işlemi ve anestezi olmadan -müdahale imkanı tanırken; tümörü çevreleyen sağlam doku ve organları da koruyarak yan etkilere karşı önemli sonuçlar alınmasını sağlıyor. Yan etkilerden çekinilerek tedavi edilemeyen büyük tümörlerin dozu günlere yayılıyor; tümörler milimetrenin altında bir hassasiyetle takip ediliyor. Tümörü çevreleyen sağlam doku ve organlar korunarak, 5-7 hafta yerine 1-5 gün gibi bir sürede tedavi tamamlanıyor.  Sistemin başta beyin tümörleri, metastazı ve omurgaya yayılım göstermiş tümörler olmak üzere çok çeşitli kanser türlerinde kullanımı söz konusu. Lezyonun en iyi ne şekilde tedavi edileceğinin planlandığı bir yapı mevcut. Tedavi esnasında hedefin yerleşim yeri de görüntüleme yöntemleriyle sürekli kontrol ediliyor. Lokal veya genel anesteziye gereksinim yok; ayaktan tedavi imkanı sağlıyor. Ağrısız, yani invaziv olmayıp; hastaların çok da  hoşlanmadığı kafatasına sabitlenen çerçeve (frame) burada yok. Yerine hastanın çok rahat edebildiği termoplastik bir maske kullanılıyor. Eşsiz doğrulukta hedefi vurabiliyor ve tümörü çevreleyen sağlam doku ve organları koruyor. Nekahat süreci yok ve hastalar rutin yaşamına hemen dönebiliyor."


KEMOTERAPİDE ROBOTİK DÖNEM...

Medicana International Ankara Hastanesi Medikal Onkoloji Uzmanı Prof. Dr. İbrahim Tek: "Kanser tedavisinin önemli bir kısmını kemoterapi yani ilaç tedavisi oluşturuyor. Bu ilaçları kemoterapi verilme amacına göre dört gruba ayrılabiliriz: Genelde cerrahi öncesi verilen ve hastalığı primer tedavi öncesi küçülterek cerrahinin daha kolay yapılmasını sağlamayı ve kemoterapinin hastalıktaki etkisini saptamayı amaçlayan Neoadjuvan tedavi, özellikle lenfomalarda ve lösemilerde hastalığı yoketmek için verilen Küratif tedavi, cerrahi veya primer tedaviden sonra şifa oranını arttırmak ve hastalığın tekrarlama riskini azaltmak için verilen Adjuvan tedavi, son evre hastalarda hastalığın yaptığı şikayetleri azaltmak, yaşam kalitesini arttırmak ve yaşam süresini uzatmak için verilen Palyatif tedavi. Özellikle palyatif tedaviler dışındaki ilk üç gruptaki ilaçlar hala klasik dediğimiz 2000'li yıllardan önce bulunan çoğu damar yoluyla hastaya verilen ilaçlardır. Kanser hastasındaki ilaç dozu tedavinin etkinliğini belirleyen en önemli belirteçtir. Bu nedenle hata payını azaltmak için artık günümüzde bu klasik ilaçlar sağlık personeli tarafından değil robotik cihazlar sayesinde hazırlanmaktadır. Bu cihazlar miligram düzeyindeki ilaçları hastalara doz hata payı olmaksızın hazırlayıp verebilmektedir.Diğer bir faydası da ilaçlar robotik sistemde hazırlanırken daha steril hazırlanmaktadır. Böylece hastaya zararlı olabilecek enfeksiyon ajanlarından hastayı korumaktadır. Bu nedenlerle biz de robotik hazırlama cihazımızla hastalarımıza hizmet vermekteyiz."

 

Oluşturma: 27.03.2017 12:00
Son Güncelleme: 19.07.2017 11:28
Oluşturan: Medicana Web ve Yayın Kurulu