En basit anlatımla “uykuda nefesin durması” olarak tanımlanabilecek uyku apnesi birçok hastalığa davetiye çıkarabilir. Nöroloji Uzmanı Dr. A. Tolga Sönmez: “Uzun dönemde obstrüktif uyku apne sendromu, yüksek tansiyon, ritim bozuklukları, kalp krizi, kalp yetmezliği, beyin damar hastalıkları ve felç, şeker hastalığı, obezite ve hatta uykuda ani ölüm gibi ciddi sorunlara yol açabilir.” dedi. Uzm. Dr. Sönmez, diyabet ve astım kadar yaygın görülen uyku apnesinin en önemli belirtisinin uykuda ani solunum duraklamaları, çok gürültülü horlamalar ve iç çekmeler olduğunu belirterek, erkeklerde 40-65 yaş aralığında, menopoz dönemindeki kadınlar ise daha sık görüldüğünü söyledi.
“İş Verimliliğinin Düşmesi, Gerginlik, Gündüz Uykuluklar”
Uyku apnesi belirtilerinin yüksek tonda horlama ve uykudan aniden nefes açlığı veya boğulma hissi ile uyanmalar ile başladığını ifade eden Medicana Ankara Hastanesi Nöroloji Uzmanı Uzm. Dr. A. Tolga Sönmez, “Gece uykuda yan odadan duyulacak kadar şiddetli horlama, kişiye etrafındakilerin uykuda nefesinin durduğunun ve kükreme şeklinde gürültülü iç çekmelerle tekrar solumaya başladığının söylenmesi, gece uykuda baş, boyun ve göğüs bölgelerinde aşırı terleme, gece sık idrara çıkmak; genellikle sabah yataktan yorgun ve dinlenmemiş olarak kalkmak, gün içinde aşırı bitkin ve uykulu hissetme, enerji, motivasyonun ve iş veriminin azalması, cinsel güçte ve cinsel arzularda azalma uyku apnesinin başlıca belirtileri sayılabilir. Uyku apnesine değişik şiddette horlama eşlik etmektedir. Her horlama bu açıdan incelenmelidir. Ayrıca araba kullanırken, toplantılarda, televizyon karşısında karşı konulamaz uyku atakları yaşamak ve hatta uyuyakalmak, konsantrasyon ve hafıza zayıflıkları, gerginlik, sinirli hissetmek, kilolu olup kilo verememekten şikayet etmekte belirtiler arasındadır. Kişi bu durumlardan herhangi birine ve/veya birden fazlasını yaşıyorsa zaman kaybetmeden uzman bir doktora başvurmalı ve donanımlı bir uyku laboratuvarında uyku testi yaptırmalıdır.” diye belirtti.
Hastaların gündüz uykululukları sosyal ve iş verimliliklerinin düşmesine, isteksiz, gergin ve sıkıntılı olmalarına yol açacağını söyleyen Uzm. Dr. Sönmez, uyku apnesi olan kişilerde trafik kazası riski 7-8 kat daha yüksek olduğunu belirtti.
“Fazla Kilolar, Kısa ve Kalın Enseler Uyku Apnesi Sebebidir. Uyku Apnesi Ciddi Bir Rahatsızlıktır.”
Uyku apnesinde en önemli risk faktörünün obezite olduğunu belirten Uzm. Dr. Sönmez, küçük alt çene kemiği, küçük dil büyümesi, iri bademcikler, sarkık yumuşak damak, burun eti ve geniz eti olanlarda hastalığın daha sık görülebileceğini söyledi. Kısa ve kalın ensesi olanlarda, sigara içenlerde de çok sık rastlanabileceğini ve akşamları düzenli olarak alkol veya uyku ilacı kullanımı, riski arttıracağını vurguladı.
Tedavi edilmediği takdirde yaşamı tehdit eden ve yaşam kalitesini bozan birçok sağlık sorununa neden olduğunu kaydeden Medicana Ankara Hastanesi Nöroloji Uzmanı Uzm. Dr. A. Tolga Sönmez, bunlar arasında hipertansiyon, iskemik kalp hastalığı, kalp yetmezliği, ritim bozuklukları, astım hastalıklarına yatkınlık, felç ve inme gibi beyin – damar hastalıkları, anksiyete ve depresyon, cinsel işlev bozuklukları, böbrek fonksiyonlarında bozukluk ve kan hastalıkları, çocuklarda hiperaktivite sayılabilir dedi.
Teşhis ve tedavisi zamanında yapılmadığında ani ölümlere de yol açabileceğini vurgulayan Uzm. Dr. Sönmez, uyku apnesinin hafife alınmaması gerektiğini belirterek gündüz aşırı uyku hali, sabah baş ağrısı, huzursuz ve yetersiz uyku, bilişsel bozukluklar, okul ve iş performansında azalma, boşanmalar, gibi sosyal yaşantıda ve ilişkilerde de sorunlara yol açabileceğini belirtti.
“Teşhis ve Tedavisi Uzman Doktorlar Tarafından Donanımlı Uyku Laboratuvarlarında Yapılmalıdır.”
Uyku apnesi teşhis ve tedavisi hakkında da bilgi veren Uzm. Dr. Sönmez, “Uyku laboratuvarı, hastanın uyku ile ilgili kaydedilebilir tüm verilerinin bilgisayara sonradan incelenmek üzere kaydedildiği yerdir. Ev ortamı hassasiyetinde oluşturulan özel bir odada hasta uyurken gece boyu izlenir ve kameraya kaydedilir.
Hastanın beyin elektrosu (EEG), göz hareketleri elektrosu (EOG), çene kas gerilimi elektrosu (Çene EMG), yatış pozisyon kayıtları, soluk alıp verirken burundan giren hava akımı, soluk alıp verirken göğüs ve karın hareketleri, kan oksijen seviyesi, kalp grafisi (EKG), bacak kas kasılmaları elektrosu (Bacak EMG) kaydedilir.
Bu kayıtlar daha sonra incelenerek öncelikle hastanın uyku yapısı değerlendirilir. Uyku evreleri ve mimarisi oluşturulur. Sonra bu uyku süresinde solunum olayları değerlendirilerek, hastanın soluk alıp vermedeki anormalliklerin var olup olmadığına (solunumun yüzeyselleşmesi ya da kesilmesi), bunun yanı sıra gelişen oksijen seviyesi değişiklikleri, uyanıklık reaksiyonları, kalp atım değişiklikleri, uyku sırasındaki bacak hareketleri tek tek işaretlenir. Sonraki işlemde bütün bu veriler tekrar gözden geçirilerek uyku kalitesi, yeterliliği, uyanıklık periyotları ile bölünüp bölünmediği, uykuda nefes kesilmeleri ya da hafiflemelerinin varlığı, varsa sıklığı, süresi, hangi pozisyonda belirgin olduğu, uykunun hangi evresinde artış gösterdiği, bu sırada ortaya çıkan oksijen seviyesi değişiklikleri, süre ve derinliği, kalp atımlarındaki değişimlerin uyku evresi ve anormal solunum olayları ile ilişkisi, uykuda bacak hareketlerinin varlığı, varsa sıklığı raporlanarak hastanın uyku sırasında ortaya çıkan ya da uyku ile ilgili hastalığının varlığına dair bulgular tespit edilir.
Uyku laboratuvarında özellikle horlama, uykuda nefes tutma ve gündüz uykululuk belirtilerini taşıyan uyku-apne hastalığı şüphesi olanlar yatırılmaktadır. Ayrıca yine gündüz engellenemeyen uyku ataklarına neden olan “Narkolepsi” şüphesi olanlar ile daha nadir olarak da yine gündüz yorgunluk ve uykululuğa neden olan uykuda periyodik bacak hareketi şüphesi olan hastalar yatırılmaktadır.” dedi.
Teşhis kesinleştikten sonra eğer tedavi kararı verildiyse altın standart pozitif solunum cihazlarından teşhise uygun olan cihaz ile sürece başlanacağını belirten Medicana Ankara Hastanesi Nöroloji Uzmanı Uzm. Dr. A. Tolga Sönmez, hastanın kulak – burun - boğaz (KBB) muayenesinden geçirilerek üst solunum yollarının açık olduğu ve cihaz kullanmaya elverişli olduğunun doğrulanıp, ikinci gece de uyku laboratuvarında yatırılarak, solunum bozukluklarının ve buna bağlı kan oksijen seviyesi düşüklükleri ve uyku bozukluğunun hangi tip alet ve basınçta düzeldiği tespit edilmesi gerektiğini belirtti. “Tedavi sürecinde hastanın bu nitelikte cihaz edinmesi sağlanır ve geceleri bu cihazla uyuması önerilir.” dedi.