Dünyada ve ülkemizde yayılmaya devam eden Coronavirüs (Koronavirüs / Covid-19) salgınının yol açtığı korku, endişe ve paniğin bireyin ve toplumun ruh sağlığı açısından da risk oluşturduğunu söyleyen Medicana Çamlıca Hastanesi Uzmanlarından Psikolog Kübra Bozkurt, “Kaygı karar verme, kararı eyleme dökme sürecinde bizi tetikte tutan bir duygudur. Alacağımız kararın sonuçlarını değerlendirmek ve ikincil kararları verebilmek adına ve olası durumun bize zarar verip vermeyeceğini hesap edebilmemiz için kaygı hissine ihtiyacımız var. Aksi takdirde bizim için önem arz etmesi gereken konulara yeterli dikkati veremeyiz ve sağlıklı bir sonuca varamayız. Ama patolojik kaygı psikiyatrik bir bozukluk olarak tanımlanır çünkü kontrolü elimizde tutmayı sağlayan bir işlevi yoktur ve bizi paniğe sevk eder. Coronavirüs (Koronavirüs / Covid-19) salgınında birçok insanın yaşadığı kaygı budur. Bu pandemik olayda bireylere düşen görev, uzmanlarca anlatılan önlemleri almak ve doğru bilgiyi takip etmektir. Ama yaşadığımız bu afette hissedilen kaygı bunun önüne geçiyor. Kaygıyla baş edemeyen bireyler, alınması gereken önlemlerin yanı sıra, kulaktan dolma yöntemleri uygulamaya çalışarak kendilerine ve topluma daha fazla zarar veriyorlar.” dedi.
Klinik Psikolog Kübra Bozkurt bu kaygıyla baş edebilmek için yapılabilecek belli başlı adımlar hakkında şöyle bilgi verdi:
Medicana Çamlıca Hastanesi Uzmanlarından Psikolog Kübra Bozkurt, konu ile ilgili diğer sorularımızı da yanıtladı.
Ailecek uzun sürelerde evde vakit geçirmek aile ilişkilerini nasıl etkiler? Bu zamanları değerlendirmek için neler yapılmalıdır?
Ebeveynler çalışıyor, çocuklar okula gidiyor ve bu koşturmaca içinde birbirlerini görmeye ve birlikte vakit geçirmeye fırsat bulamıyorlar. Salgından korunmak için evde kalma ve sokağa sınırlı koşullarda çıkma politikasıyla aileler daha fazla zaman geçiriyor artık. Aile bireyleri daha çok sohbet edebilir, birbirlerinin hayatı hakkında daha çok şey paylaşabilirler. Yemek saatlerinde herkes bir araya gelebilir, ev işleri ortaklaşa halledilebilir. Ailecek oynanabilecek kutu oyunlarıyla veya beraber izlenecek filmlerle eğlenceli vakit geçirilebilir. Bu süreçte hissedilen kaygıyı paylaşmak ve aileden destek almak da bireyleri çok rahatlacaktır.
Hayatımızın büyük bir kısmının kendi kontrolümüzün dışında olması psikolojimizi nasıl etkiler?
Koronavirüs pandemik salgını hem bizim kontrolümüzde olan bir salgın hem değil. Bireysel alınması gereken önlemleri uygulayıp, çevremizi de bu konuda uyarırsak bu salgını kısa sürede kontrol altına alabiliriz. Kontrol altına alınan bir durum doğal olarak bizi daha fazla tedirgin edemez ve psikolojik olarak etkilemez.
Aşırı hijyenin takıntıya dönüşmemesi için neler yapılmalıdır?
Obsesif Kompulsif Bozukluk (OKB) halk arasında takıntı hastalığı olarak bilinen psikiyatrik bir hastalıktır. Çeşitli tipleri vardır ancak en yaygın olarak bilineni kir, pislik bulaşma korkusuna karşın yapılan temizliktir. Bu temizlik aşırı boyuttadır, kişinin günlük yaşantısını alt üst eder, kişiyle beraber ailesinin yaşantısı da etkilenmeye başlar. Bozukluk olarak tanımlanmasının nedeni olarak şu örnek verilebilir; kişinin elinde kir olmamasına rağmen, eli kirliymiş gibi hissetmesinden kurtulamadığı için elini sürekli yıkamak ister. Ama el yıkama defalarca tekrarlanır. İleri vakalarda gün aşırı sabun tüketimi artar, el üzerinde yaralar oluşur. Bu salgında uygulamamız gereken en büyük önlem, dışarıdayken veya dışarıdan eve geldiğimizde elimizi yıkamadan yüzümüze, ağzımıza sürmememiz gerektiğidir. Uzmanlar bu konuda 20 saniyenin yeterli olduğunu ve elimizin her bir noktasını ovalamamız gerektiğini söylüyor. Yani ikinci kez yıkamamıza gerek yok ya da elimiz kirlenmediyse yarım saat sonra tekrar yıkamamıza gerek yok. Yıkama sıklığını arttırmak OKB ihtimalini arttıracaktır. Bunun yerine belirli bir rutinde el yıkama yapılabilir. Yemek öncesi ve sonrası, tuvaletten çıktıktan sonra, dışarıdan gelince el yıkamak yeterli olacaktır.