KURUMSAL HABERLER


+A A-

Aort anevrizması nedir, belirtileri nelerdir?



Aort anevrizması nedir, belirtileri nelerdir?

Sessiz ve Sinsi Tehlike; Aort Anevrizması!

Aort Nedir?

Aort anevrizması nedir ve tedavis nasıl yapılır? Sorusuna cevap vermeden önce vücudumuzun en önemli ve hayati taşıyıcılarından biri olan ‘Aort’u daha yakından tanımakta fayda var.

Aort, kalpten çıkan ve vücuda oksijenlendirilmiş kanı taşıyan en büyük atardamardır. Kalpten çıktıktan sonra önce kalbi besleyen koroner atardamara, oradan da beyine ve kola giden damarlara doğru yol alır. Ardından bir kavis çizerek vücudun aşağısına doğru inmeye başlar. Kasıklarda çatallaşır. Belli bölümleri vardır.

1- Çıkan Aort (kalpten çıktıktan sonraki bölüm)

2- Transvers Aort (beyin damarlarının çıktığı bölüm)

3- İnen Aort (sırttan başlayıp aşağıya kadar inen bölüm)

4- Torasik Aort (göğüs boşluğundaki bölüm) 

5- Abdominal Aort (karının içindeki bölüm)

Aort Anevrizması Nedir?

Aort anevrizması, en basit anlatımıyla bir atardamarda, damar çapının normalden %50 daha fazla genişlemesine yol açan bir cins balonlaşma olarak tarif edilebilir.

Anevrizmalar, oluştukları yere göre çok farklı nedenlerden kaynaklanabilir. Genellikle yüksek tansiyon, kireçlenme, bazı enfeksiyonlar ve bağ dokusu hastalıkları anevrizma nedenleri arasında sayılabilir. Bazı grup anevrizmalarda genetik faktörlerin etkisi büyüktür. Kromozomlardaki bozukluklardan kaynaklanan damar duvarı yapısının normal kuvvetinde olmaması  bu tip anevrizmalara örnek olarak verilebilir.

Aort’ta en sık karşılaşılan anevrizmalar, infrarenal dediğimiz böbrek altında böbrek damarları çıktıktan sonraki bölgede ve asendan bölge dediğimiz aortun kalpten hemen çıkışındaki aort damarında görülen genişlemelerdir. Ancak anevrizma her bölgede oluşabilir hatta bazen bütün aortu boydan boya kaplayan türleriyle karşılaşmak da mümkündür.

Aortun çapı vücut yüzey alanına, yani hastanın kilo ile boyuna ve bulunduğu bölgeye bağlı olarak değişir. Normal şartlarda erişkin bir hastadan bahsedersek aort çapının üst sınırını dört santim olarak algılayabiliriz. Aort’un anevrizma halinde ulaştığı boyut ise anevrizmanın yapısına göre değişim gösterir. Anevrizmanın yapısı kese tarzında ise farklı, armut tarzında ise farklı ölçülere ulaşır. Basitçe şöyle açıklanabilir: Anevrizmalı damarda, damarın genişliği normal boyutunun %50'sinden fazla artar. Örnek verecek olursak, dört santimetrelik damar, altı santimetreye çıkabilir.

Aort Anevrizmasının Nedenleri Nelerdir?

1- Yüksek tansiyona bağlı oluşan dejenerasyon:  Anevrizma oluşmasında tek başına yüksek tansiyonun etkili olduğunu söylemek elbette mümkün değildir.  Yüksek tansiyon hastası pek çok insanda anevrizma oluşmuyor. Ancak eldeki veriler anevrizma yaşayan hastaların önemli bir bölümünün yüksek tansiyon hastası olduğunu gösteriyor.

2- Dejenerasyon ve inflamasyon dediğimiz damar duvarı içinde meydana gelen yapısal reaksiyonlar. 

3- Damar duvarının doğuştan zayıf olmasına bağlı genetik bozukluklar:  Buna bağ dokusu hastalıklarını örneğin marfan gibi yapısal hastalıkları gösterebiliriz.

4- Sigara: Özellikle böbrek damarlarının altındaki anevrizma gelişimi ile sigaranın doğrudan bağlantısı olduğu bilimsel bir gerçektir. Sigara içmenin karın içindeki anevrizmalarla bağlantısı çok kuvvetlidir.

5- Yaş: Anevrizma oluşumunda yaşın önemli bir rolü var. Özellikle karın içerisinde oluşan anevrizmalar, genellikle 65 yaş üzerinde sıklıkla görülür. Anevrizmalar  eğer kişide bir bağ dokusu hastalığı yoksa, genellikle ileri yaşlarda ortaya çıkan sorunlardır. 

Aort Anevrizmasının Belirtileri Nelerdir?

Anevrizmalar genellikle önceden belirti vermezler ama bazen bulundukları bölgelere bağlı olarak farklı bulgularla kendilerini  hissettirebilirler. Karın içerisindeki aort anevrizmalarının, eğer bir tarama yapılmadıysa, ilk bulgusu aort yırtılması şeklinde olabilir. Örneğin, karın içerisinde bele doğru yayılan devamlı ve rahatsız edici bir ağrı veya karın bölgesinde dışarıdan görülebilen bir titreme, hasta elini koyduğunda karnına bir top vuruyormuş gibi bir his olabilir. Göğüs içindeki anevrizmalarda sadece göğüs ağrısı veya sırta doğru vuran göğüs ağrıları görülebildiği gibi, eğer anevrizma sırtın inen damarlarında ise ses kısıklığına bile neden olabilir. 

Aort Anevrizması Tanısı Nasıl Konulur?

Gelişen tıp teknolojileri ile anevrizmanın tanısını koymak artık çok kolaylaştı. Fizik muayene sonrasında da özellikle zayıf hastalarda karın içerisindeki anevrizmaların tanısı konulabiliyor. Ama tabii ki, bu kesin bir sonuç olarak kabul edilemez. Anevrizmanın olduğu noktaya göre, göğüs içerisindeki aortta ise tanı aşamasında röntgen başlangıç olarak kullanılabilir. Sadece röntgen filmi ile aorttaki genişleme gözlemlenebilir. En yaygın olarak kullandığımız teşhis yöntemi ise ses dalgalarıyla çalışan ultrason yöntemidir. Kalpte kullanıldığında 'ekokardiyografi', karında kullanıldığında 'batın ultrasonografisi' diye adlandırılan bu cihazla anevrizma teşhis edilebilir. Ultrasonun sonuçlarına göre daha ileri tetkiklere de gidilebilir. Bu tetkiklerde tomografik değerlendirme, bazen MR, bazen de anjiyografi  ile teşhisi netleştirmek mümkündür. 

Aort Anevrizmasının Tedavisi Nasıl Yapılır? 

Tedavi kararı için en önemli veri, anevrizmanın büyüklüğü ve yerleşim yeridir. Anevrizmaya, yerleşim yerine ve büyüklüğüne göre farklı tedavi yöntemleri uygulanır. Yeri, büyüklüğü, hastanın herhangi bir şikayeti olup olmadığı tedavinin şeklini etkiler. 

Aortadaki anevrizma çapı 5.5 veya altı santim civarına eriştiyse ve hastanın başka bir bağ dokusu hastalığı yoksa tedavi ya da girişimsel tedavi sınırına girer. Karın içerisinde yerleşen anevrizmalarda da genellikle 5.5 cm.'den itibaren tedavi uygulanır. Sırttan arkaya doğru inen aort üzerinde gelişen anevrizmada ise damarın çapı altı santimetreye ulaştığında tedavi edilmesi gerekir. 

Tedavi için sadece anevrizmanın büyüklüğüne bakıp da karar vermek mümkün değildir. Anevrizmanın büyüme hızı da önemli bir faktördür. Dört santimetrelik bir anevrizma iki ay içerisinde 4.5 cm.'ye ulaştıysa bu çok hızlı bir büyümeyi gösterir ki tedavi edilmesi şarttır. Büyüme hızının yüksekliği tedavi mecburiyetini doğurur. Ayrıca hastada bir şikayet yaratıyorsa, şiddetli karın ağrıları gibi, o zaman da aort çapı aşırı genişlememişse bile tedavi uygulanır. Aorttaki anevrizmanın patlaması halinde ölümle sonuçlanan vakalar oluşabileceği için belirtilerin ve bulguların çok ciddiye alınması gerekir. Tedavinin şeklini hastanın anevrizmaya eşlik eden başka hastalıkları olup olmaması da belirler. 

Tedaviyi belli aşamalarda değerlendirilir, eğer anevrizma belli büyüklüklere gelmediyse tıbbi tedavi uygulanır. Hastanın takip edildiği dönem içerisinde mutlaka tansiyonunun kontrol altında tutulması gerekir. Çünkü anevrizmada en önemli faktörlerden biri damar içerisindeki basınçtır. Bu basıncın düşük seviyelerde olması önemlidir. Kan basıncının kontrol altında tutulması 'takip penceresi' dediğimiz dönemde çok önemlidir. Kan basıncının düşük tutulması ilaçlarla sağlanır. 

Müdahale sınırında olan anevrizmalarda iki tedavi yöntemi kullanılır. 

1-Endovasküler Yöntem

Açık ameliyat olmadan, damar içerisine yerleştirilen kateterler ve bunlar üzerinde ilerletilen stent adını verdiğimiz greflerin anevrizma içine yerleştirilmesi ve kapatılmasıyla uygulanır.
Kasık içerisinden veya damar içerisinden girerek stent yerleştirilen, endovasküler işlemler özellikle geçtiğimiz 10 sene içerisinde sıklıkla uygulanan yöntemlerdir. Çünkü endovasküler işlemler açık cerrahi ile karşılaştırıldığında özellikle belli alanlarda önemli avantajlar sağlar. Bu avantajlar hasta açısından çok önemlidir. Bunlardan ilki hastanın açık bir ameliyat geçirmemesi ve buna bağlı olarak da iyileşme süresinin, hastane kalış süresinin, yoğun bakımda kalış süresinin kısa olması ve ameliyatta kan kullanma oranın yok denecek kadar az olmasıdır. Erken dönemdeki hasta yaşam kalitesi, cerrahi müdahale ile kıyaslandığında oldukça yüksektir. En önemlisi açık cerrahi ile kıyaslandığında ölüm oranı riski çok daha düşüktür.  Ancak bu tedavilerin  erken dönemde sağladığı yaşam kalitesi, yaşam avantajları bir veya iki sene sonra kaybolabilir. Girişimsel işlemlerde tekrarlar, takip işlemleri açık cerrahiye göre çok daha sık görülüyor

2-Açık Cerrahi İşlemler

Endovasküler işlemlerle kıyaslandığında büyük operasyonlardır. Her ne kadar günümüzde açık cerrahi  işlemleri de daha ufak kesilerle yapılıyor olsa da, açık cerrahi endovasküler işlemlerle karşılaştırıldığında büyük operasyonlar olarak algılanır. Amaç, hastalıklı olan anevrizma bölgesini tamamen ortadan kaldırmak ve yerine suni damar koyarak devamlılığı sağlamaktır. Vücutta aort gibi başka büyük bir damar olmadığı için mecburen yapay damar konulur. Polyester, PTF, Dakon tarzı grefler kullanarak anevrizmalar devre dışı bırakılır.

Açık cerrahide yoğun bakım ve hastane kalış süresi daha uzun olmakla beraber, hastanın yaşam süresi uzadıkça açık cerrahinin avantajının daha yüksek olduğu görülür. Açık cerrahi işlemler hala bu işin altın standardı olarak kabul edilir.


İsmail Erdoğu
Profili Gör
Oluşturma: 16.08.2016 12:00
Son Güncelleme: 08.12.2021 04:06
Oluşturan: İsmail Erdoğu