Denizanası teması, özellikle denizanasının dokunaçlarındaki nematosist adı verilen mikroskobik iğnelerin ciltle temas etmesi sonucu gerçekleşen bir olaydır. Bu temas, genellikle anlık bir yanma hissiyle başlar ve ciltte kızarıklık, kabarıklık veya çizgi şeklinde izlerle kendini gösterir.
Temas edilen türün toksisitesine bağlı olarak ağrı hafif ya da oldukça şiddetli olabilir. Bazı türler nörotoksin içerebilir, bu da baş dönmesi, kas spazmları, mide bulantısı ve hatta solunum zorluğu gibi ciddi belirtilere yol açabilir.
Temasın ardından en önemli adım, kalan dokunaçların cilde zarar vermesini önlemek ve belirtileri hafifletmektir. Öncelikle sakin kalmak, denizden çıkmak ve temas edilen bölgeyi tatlı su yerine deniz suyuyla nazikçe durulamak önerilir. Asla ovuşturulmamalı veya doğrudan buz uygulanmamalıdır. İlk yardım müdahalesi, türün türüne göre değişebilse de asetik asit bazlı çözümler (örneğin seyreltilmiş sirke) bazı türlerin iğnelerini etkisiz hale getirmede yardımcı olabilir.
Denizanasının deriye temasıyla birlikte, nematosist adı verilen hücrelerden toksin enjekte edilir. Bu toksinler genellikle ciltte anında yanma hissi, batma ve şişlik gibi lokal etkiler yaratır. Bazı türlerde ciltte kırmızımsı izler ortaya çıkabilir ve bu izler birkaç saat ya da gün sürebilir. Daha ciddi türlerle temas edildiğinde, sistemik reaksiyonlar görülebilir. Örneğin Avustralya’da bulunan kutu denizanası gibi zehirli türlerle temas, kalp ritmi bozukluklarına veya nefes almada zorluklara neden olabilir. Bazı kişilerde ise bu toksinler bağışıklık sisteminin aşırı tepkisiyle alerjik reaksiyonlara yol açar. Kaşıntı, baş ağrısı, mide bulantısı ve düşük tansiyon gibi semptomlar yaygın şekilde gözlemlenebilir.
Denizanası teması sonrası görülebilecek belirtiler ciltte aniden başlayan yanma hissi, kırmızı ya da mor çizgiler, şişlik, kaşıntı ve acıdır. Bazı bireylerde bu lokal reaksiyonlara ek olarak, baş dönmesi, bulantı, terleme, kas spazmları ve bayılma gibi sistemik belirtiler gelişebilir. Nefes darlığı, boğazda şişme hissi veya bilinç kaybı gibi semptomlar görüldüğünde bu durum tıbbi acil haline gelir ve vakit kaybetmeden hastaneye başvurulmalıdır.
Denizanası sokması genellikle yüzme sırasında yanlışlıkla dokunaçlara temasla gerçekleşir. Şeffaf gövdeleri nedeniyle fark edilmeleri zordur, bu da özellikle yaz aylarında denize giren bireyler için riski artırır. Özellikle çocuklar, yaşlılar ve bağışıklık sistemi zayıf olan bireyler için risk daha yüksektir. Toksik etkilerin derecesi temas edilen denizanasının türüne göre değişir. Zehirli türlerle temas ciddi alerjik reaksiyonlara, kalp sorunlarına ve solunum bozukluklarına yol açabilir.
Temasın hemen ardından panik yapılmadan kıyıya çıkılmalı ve temas edilen bölge deniz suyuyla yıkanmalıdır. Tatlı su kullanmak nematosistlerin patlamasına yol açabileceğinden önerilmez. Dokunaçlar hâlâ ciltteyse, cımbız veya eldivenle dikkatlice çıkarılmalıdır. Dokunulan alan tırnakla kazınmamalı veya ovulmamalıdır. Bazı vakalarda, seyreltilmiş sirke uygulaması yardımcı olabilir; ancak bu, her tür denizanası için uygun olmayabilir. Ağrı için soğuk kompres uygulanabilir, fakat doğrudan buzla temas önerilmez. Ağrı şiddetliyse veya alerjik reaksiyon gelişirse acilen sağlık kuruluşuna başvurulmalıdır.
İlk yardım uygulamasında öncelik, toksin yayılımını önlemektir. Ciltteki dokunaçlar temiz deniz suyuyla arındırılmalı, cilde yapışan parçalar varsa dikkatlice çıkarılmalıdır. Etkilenen bölgeye sıcak (yaklaşık 40–45°C) suya batırılmış havlu uygulanması, ağrının hafiflemesine yardımcı olabilir. Sirke (yaklaşık %5’lik asetik asit) kullanımı bazı türlerde nematosistlerin etkisini durdurabilir. Bununla birlikte, bazı denizanası türlerinde sirke kullanımı durumu kötüleştirebilir, bu yüzden bölgedeki denizanası türüne dair bilgi varsa ona göre müdahale yapılmalıdır. Antihistaminik kremler ya da oral ağrı kesiciler, ağrı ve kaşıntıyı hafifletmede yardımcı olabilir.
Denizanalarının kendisi genellikle yapışkan değildir, ancak dokunaçlarındaki nematosist hücreleri cilde temas ettiğinde yapışabilir ve toksin salmaya devam edebilir. Bu yüzden temas sonrası kalan dokunaçların mümkün olan en kısa sürede ve dikkatli biçimde ciltten uzaklaştırılması gerekir. Aksi takdirde iğneleyici hücreler toksin salımını sürdürebilir, bu da belirtilerin uzamasına ya da şiddetlenmesine yol açabilir.
İyileşme süresi kişisel bağışıklık durumu, temas edilen tür ve uygulanan ilk yardıma göre değişiklik gösterir. Hafif vakalarda birkaç saat içerisinde ağrı azalabilir ve belirtiler birkaç gün içinde tamamen ortadan kalkar. Ancak daha ciddi vakalarda, ciltte iz kalması, kabuklanma, enfeksiyon riski veya hiperpigmentasyon görülebilir. Alerjik reaksiyon geçiren bireylerde semptomlar günlerce sürebilir ve bazen ikinci bir tıbbi müdahale gerekebilir.
Denizanası yoğunluğu olan dönemlerde ya da bölgelerde yüzmekten kaçınmak en etkili korunma yöntemidir. Deniz kıyılarındaki uyarı işaretlerine dikkat edilmeli ve medikal durumu hassas olan bireyler bu bölgelerden uzak durmalıdır. Deniz kıyısında yürürken ya da yüzerken uzun kollu mayo, dalış elbisesi ya da deniz ayakkabısı kullanmak fiziksel koruma sağlayabilir. Şeffaf denizanalarının görünmezliğini azaltmak için güneş gözlüğü ya da polarize lens kullanımı da faydalı olabilir.
Alerjik reaksiyon gösteren bireylerde öncelikle antihistaminikler uygulanır. Şiddetli vakalarda adrenalin enjeksiyonu (epinefrin) gerekebilir. Solunum problemi yaşayan kişilere oksijen desteği verilebilir. Bu bireylerin daha sonra alerji testinden geçmesi ve benzer reaksiyonlara karşı dikkatli olması önemlidir. İmmünoterapi gerektiren ağır alerji vakaları nadir de olsa olabilir.
Denizanası teması sonucu kuduz olmak mümkün değildir. Kuduz, virüs kaynaklı bir hastalık olup genellikle enfekte hayvanların ısırığı ya da salyası yoluyla bulaşır. Denizanası gibi omurgasız deniz canlıları bu virüsü taşımaz ve insanlara bulaştırmaz.