Endometriozis, rahim iç zarına benzer dokuların rahim dışında büyümesiyle karakterize edilen bir sağlık sorunudur. Endometriozis doğrudan yaşamı tehdit eden bir hastalık değildir ancak yaşam kalitesini ciddi şekilde etkileyebilir.
Endometriozisi olan birçok kadın, adet ağrılarının şiddeti nedeniyle günlük yaşam aktivitelerini sürdüremez hale gelebilir. Bununla birlikte, bazı kadınlarda herhangi bir ağrı görülmeyebilir. Ağrıya ek olarak, kısırlık da endometriozisle ilişkilendirilen önemli bir sorundur.
Endometriozis, rahim içini döşeyen dokuyla benzer yapıların rahim dışında gelişmesiyle meydana gelir. Özellikle 30’lu ve 40’lı yaşlardaki kadınlarda sık görülür ve hamile kalmayı zorlaştırabilir. En sık görüldüğü bölgeler arasında yumurtalıklar, fallop tüpleri, rahimi yerinde tutan bağ dokular ve rahmin dış yüzeyi yer alır. Daha nadiren vajina, serviks, vulva, bağırsak, mesane, rektum gibi organlarda da görülebilir. Çok nadir durumlarda akciğerler, beyin ve cilt gibi uzak bölgelerde de endometriozis gelişebilir.
Derin infiltre endometriozis (DIE), endometrial dokuların pelvik organların içine veya dışına yayılmasıyla oluşur. Bu durum yumurtalıklar, rektum, mesane ve bağırsak gibi organları etkileyebilir. Nadir görülür fakat organlar arasında ciddi yapışıklıklara neden olabilir. Bu tabloya "donmuş pelvis" adı verilir ve endometriozisli bireylerin yalnızca %1 ila %5’inde görülür.
Endometriozis doğrudan yaşamı tehdit eden bir hastalık değildir. Ancak kronik ağrı, yorgunluk, depresyon, anksiyete ve doğurganlık problemleri nedeniyle yaşam kalitesini ciddi şekilde düşürebilir.
Endometriozisin kesin nedeni bilinmemekle birlikte, bazı olası faktörler şunlardır:
Retrograd adet akışı, endometriozisin en olası nedenlerinden biridir. Adet sırasında dökülen dokular, fallop tüpleri aracılığıyla pelvise geri akabilir.
Endometriozis aile geçmişi olan bireylerde daha sık görülebilir.
Yetersiz bağışıklık, rahim dışında büyüyen endometriyal dokuyu tanıyıp yok etmekte yetersiz kalabilir.
Özellikle östrojen hormonunun endometriozisi desteklediği düşünülmektedir.
Sezaryen ya da histerektomi gibi karın ameliyatlarında endometriyal doku yanlışlıkla başka bölgelere taşınabilir.
Endometriozisin en sık görülen belirtileri arasında ağrı yer alır. Bu ağrı çeşitli şekillerde kendini gösterebilir:
Bağırsak endometriozisi, irritabl bağırsak sendromuna benzer belirtiler gösterebilir ancak bu belirtiler genellikle adet döngüsüne bağlı olarak değişir ve özellikle regl öncesi ve sırasında artış gösterebilir:
Endometriozis için kesin bir tedavi yöntemi olmamakla birlikte, semptomları hafifletmeye yönelik çeşitli tedaviler mevcuttur. Tedavi seçimi, hastanın yaşam tarzı, semptom şiddeti ve çocuk sahibi olma planına göre belirlenir. Eğer hamile kalma planı yoksa, hormonal doğum kontrol yöntemleri ilk tercih olarak uygulanır. Bunlar:
Adetleri azaltma veya durdurma etkisiyle ağrıyı hafifletir.
Ağrı ve kanamayı azaltabilir, ancak her kadında aynı etkiyi göstermeyebilir.
Daha şiddetli vakalarda veya hamile kalmak isteyen hastalarda gonadotropin salgılatıcı hormon (GnRH) agonistleri kullanılabilir. Bu ilaçlar geçici menopoz etkisi oluşturarak endometriozisin büyümesini yavaşlatır. Tedavi sonlandırıldığında doğal döngü yeniden başlar ve doğurganlık artabilir.
Ameliyat genellikle şiddetli semptomlarda ya da ilaç tedavisi etkisiz kaldığında önerilir. Cerrahi müdahale sırasında endometriozis odakları tespit edilerek çıkarılır. Ameliyat sonrası, gebelik düşünülmüyorsa hormon tedavisi yeniden başlanabilir.
Ağrı kesiciler (ibuprofen, naproksen gibi).
Akupunktur, bitkisel takviyeler (tarçın kabuğu, meyan kökü) ya da tiamin, magnezyum, omega-3 gibi destekler bazı kadınlar için rahatlatıcı olabilir.
Endometriozis her zaman kısırlığa yol açmaz. Hastalık ile doğurganlık arasında ilişki olsa da, mekanizma tam olarak netleşmemiştir. Şiddetli endometriozis vakalarında dahi doğal yolla gebelik mümkündür. Yapılan çalışmalar, endometriozisli kadınların %60 ila %70’inin herhangi bir tedaviye ihtiyaç duymadan hamile kalabileceğini göstermektedir.