Fibrinojen, karaciğer tarafından üretilen ve kana taşınan çözünür bir proteindir. “Pıhtılaşma faktörü” olarak da bilinir. Kan pıhtısı oluşumu sırasında, trombin enzimi fibrinojeni fibrine dönüştürür. Fibrin, stabil bir kan pıhtısının omurgasını oluşturan lifli bir proteindir. Fibrin, pıhtıları stabilize eden ve yara iyileşmesini destekleyen ağ benzeri bir yapı meydana getirir.
Fibrinojen, vücutta kan pıhtılarının oluşumunda görev alan bir proteindir. Karaciğerde üretilir ve fibrin oluşumunu sağlar. Fibrin, kanamayı durdurmaya ve yaraların iyileşmesine yardımcı olan kan pıhtısının ana bileşenidir.
Bazı kanser türleri veya diğer sağlık sorunları olan hastaların kanında ve idrarında, normalden daha yüksek miktarda fibrin benzeri maddeler bulunabilir. Bu maddelerin miktarının ölçülmesi, kanser tedavisinin etkinliğini değerlendirmeye veya kanserin ilerleyip ilerlemediğini izlemeye yardımcı olabilir. Fibrinojen, aynı zamanda bir tür tümör belirteci olarak da kabul edilir.
Fibrinojen, kanın pıhtılaşmasına yardımcı olan bir proteindir. İşte fibrojenin vücuttaki işlevleri:
Fibrinojen, kan pıhtısı oluşumu sırasında gerçekleşen sürecin son aşamasında kritik bir rol oynar. Trombin tarafından aktive edildiğinde, kan pıhtılarını stabilize eden çözünmeyen fibrin ağına dönüşür. Bu süreç yalnızca kanamayı durdurmakla kalmaz, aynı zamanda yara iyileşmesini ve doku onarımını da destekler. Fibrinojen eksiklikleri, doğuştan ya da sonradan gelişen durumlara bağlı olarak ciddi kanama bozukluklarına yol açabilir.
Fibrinojen, önemli bir inflamasyon belirteci olarak da işlev görür. Seviyeleri, enfeksiyon, travma ve kronik hastalıklar gibi durumlara yanıt olarak yükselebilir. Yüksek fibrinojen seviyeleri sistemik inflamasyon, ateroskleroz ve felç veya kalp krizi riskinin artmasıyla ilişkilidir. Bu nedenle fibrinojen, hastanın durumunu değerlendirmede faydalı bir araç olarak kullanılabilir.
Fibrinojen, plazmadan izole edilip konsantre hâle getirilerek ilaç olarak uygulanabilir. Bu konsantreler, ameliyat, travma veya karaciğer hastalığına bağlı doğuştan veya sonradan gelişen fibrinojen eksikliklerinin tedavisinde replasman terapisi olarak kullanılır.
Fibrinojen, kalp cerrahisi, karaciğer nakli ve doğum acil durumları gibi büyük cerrahi operasyonlarda kanamayı kontrol altına almak amacıyla intravenöz olarak uygulanır. Fibrinojeni trombinle birleştiren fibrin yapıştırıcılar, ameliyat sırasında kanama bölgelerinde pıhtı oluşumunu hızlandırarak kan kaybını azaltır ve cerrahi sonuçların iyileşmesine yardımcı olur.
Yetişkin bir birey için normal fibrinojen seviyeleri desilitrede 200 ila 400 miligram arasındadır. Çocuklarda ise 125 ila 300 miligram arasındadır.
Fibrinojen seviyeniz yüksekse; fibrinojen değeriniz 700 miligram/desilitreyi aşıyorsa, beyninize, akciğerlerinize veya kalbinize ulaşarak zarar verebilecek kan pıhtıları oluşma riski artar. Yüksek fibrinojen seviyesi ayrıca enfeksiyon, iltihaplanma, kanser, artrit, böbrek hastalığı, kalp krizi veya felç öyküsü veya hamilelik gibi durumlarla ilişkili olabilir.
Fibrinojen seviyeniz düşükse; fibrinojen seviyeniz desilitrede 50 miligramın altındaysa, ameliyat sonrası aşırı kanama riski yükselir. Düşük seviyeler ayrıca karaciğer hastalığı, kanser, yetersiz beslenme, DIC (yaygın damar içi pıhtılaşma), kalıtsal veya doğuştan kan pıhtılaşma bozuklukları ve sık kan transfüzyonu gibi durumlarla da ilişkilendirilebilir.
Düzenli fiziksel aktivite, sağlıklı kiloyu korumak ve sigarayı bırakmak, yüksek fibrinojeni düşürmenin etkili yollarındandır. Meyve, sebze, tam tahıllar ve sağlıklı yağlar açısından zengin bir diyet, örneğin Akdeniz diyeti, faydalı olabilir. Özellikle balık yağı kaynaklı Omega-3 yağ asitleri fibrinojen seviyelerini düşürmeye yardımcı olabilir.
Stres yönetimi de önemlidir, çünkü stres fibrinojen seviyelerini artırabilir. Folat (folik asit), B6 ve B12 vitaminleri takviyeleri bazı durumlarda fibrinojen seviyelerini düşürmekle ilişkilendirilmiştir. Bununla birlikte, yaşam tarzında önemli değişiklikler yapmadan veya takviyelere başlamadan önce mutlaka bir sağlık profesyoneline danışılmalıdır.
Fibrinojen testleri, fibrinojen eksikliğini tespit etmek için kullanılır. Fibrinojen eksiklikleri genetik olabilir; yani bir gen değişimi (mutasyon) sonucu ortaya çıkabilir veya ebeveynlerden size aktarılabilir. Fibrinojen eksikliğinin birkaç türü vardır:
Kanınızda hiç fibrinojen bulunmamasıdır. Bu durum son derece nadirdir; her 1 milyon kişiden yalnızca 1’ini etkiler.
Düşük fibrinojen seviyelerine sahip olmaktır. Uzmanlar, hipofibrinojenemiye sahip kişi sayısını tam olarak bilmemekle birlikte, afibrinojenemiden daha yaygın olduğunu belirtmektedir.
Fibrinojen seviyeleri normal olmasına rağmen, fibrinojen düzgün çalışmaz. Hipofibrinojenemiye benzer şekilde, disfibrinojenemiye sahip kişi sayısını tahmin etmek zordur çünkü semptom göstermeyen çok sayıda kişi vardır; ancak afibrinojenemiden daha yaygındır.
Gebelikte yüksek fibrinojen seviyeleriyle ilgili veriler sınırlıdır. Ancak bazı çalışmalar, yüksek fibrinojen düzeylerinin düşük demir, E vitamini ve piridoksin (B6 vitamini) seviyeleri ile ilişkili olabileceğini göstermiştir.
Gebelikte yüksek fibrinojenin en yaygın nedenleri:
Çocuklarda yüksek fibrinojen seviyesi, enfeksiyonlar veya bağışıklık sistemi sorunlarının bir göstergesi olabilir. Normalde kanda fibrinojen değeri 200–400 mg/dL arasında değişir. Bu seviyenin üzerindeki değerler, damar tıkanıklıkları, kardiyovasküler hastalıklar veya kronik inflamasyon ile ilişkili olabilir. Bu değer, fibrinojen testi ile kolayca ölçülebilir.