Ağız kuruluğu genellikle yaşlanma, bazı ilaçların yan etkileri, vücutta sıvı kaybı (dehidrasyon), diyabet, otoimmün hastalıklar ya da kanser tedavisinde uygulanan radyasyon ve kemoterapi gibi faktörlere bağlı olarak gelişir.
Sağlıklı bireylerde normal seviyelerde üretilen tükürüğün azalması, ağız kuruluğuna yol açar. Bu durum, 500’den fazla ilaç türünün yan etkisi olarak ya da kanser tedavisinde kullanılan radyasyon sebebiyle görülebileceği gibi, bazı hastalıkların belirtisi olarak da ortaya çıkabilir. Ağız kuruluğu; konuşma, yutma ve tat alma gibi temel işlevleri zorlaştırabilir ve bu durum genel ağız sağlığını olumsuz etkileyebilir.
Ağzın nemli kalmasını sağlamak, diş çürüklerini engellemek, ağız içi enfeksiyonları önlemek ve sindirim, konuşma ile yutma işlevlerini kolaylaştırmak gibi birçok önemli görevi olan tükürüğün yetersiz salgılanması durumunda ağız kuruluğu gelişebilir. Tıbbi adıyla “kserostomi” olarak tanımlanan bu durum; yüzlerce ilacın, radyasyon tedavisinin, psikolojik etkenlerin ve çeşitli sistemik hastalıkların etkisiyle ortaya çıkabilir. Sağlıklı bireylerde 24 saat içinde ortalama 500 ml tükürük üretilir. Bu miktarın azalması, konuşma ve yutma güçlüğüne neden olarak bireyin yaşam kalitesini düşürebilir ve bazı hastalıkların habercisi olabilir. Ağız kuruluğu tek başına bir hastalık olarak kabul edilmese de, neden olabileceği sorunların önüne geçmek adına tedavi edilmesi ve ihmal edilmemesi gereken bir durumdur.
Ağız kuruluğu, genellikle susuz kalındığında ya da kişi kaygı yaşadığında ortaya çıkan yaygın bir durumdur. Nadiren ciddi bir hastalığın belirtisi olsa da, sürekli olarak yaşanması altta yatan bir sağlık sorununun habercisi olabilir. Ağız kuruluğunun başlıca nedenleri şunlardır:
Yeterince su içmemek veya aşırı terlemek vücudu susuz bırakabilir.
İlerleyen yaşla birlikte, vücudun ilaçları işleme biçimi değişir. Ayrıca yetersiz beslenme ve kronik sağlık sorunları da ağız kuruluğuna neden olabilir.
Özellikle gece uyurken ağızdan nefes almak ağız kuruluğuna yol açabilir.
Psikolojik stres ağız kuruluğunu tetikleyebilir.
Ağız içindeki mantar enfeksiyonları da kurulukla ilişkilidir.
Ağız kuruluğu, 500’den fazla ilacın yan etkisi olarak ortaya çıkabilir. Tükürük üretimini azaltarak kuruluğa yol açan bazı ilaç türleri şunlardır:
Baş ve boyun bölgesine uygulanan radyasyon, tükürük bezlerini etkileyerek ağız kuruluğuna sebep olabilir. Tükürük bezleri radyasyona karşı oldukça hassastır ve maruz kalma derecesine bağlı olarak kuruluğun şiddeti değişebilir.
Bazı sistemik hastalıklar da ağız kuruluğu belirtileri arasında yer alır. Tükürük üretimini etkileyen bu hastalıklardan bazıları şunlardır:
Diğer Nedenler
Ağız kuruluğuna neden olabilecek diğer faktörler ise şunlardır:
Uzun süreli ağız kuruluğuna aşağıdaki belirtiler eşlik edebilir; sık susama, kuru ve kırmızı dil, dudak çatlaması, aft benzeri ağız yaraları, ağızda yapışkanlık hissi, boğazda kuruluk ve ağrı, dilde karıncalanma, çiğneme, tat alma ve yutmada zorluk, konuşma problemleri, ses kısıklığı, ağız kokusu, tükürük bezlerinde büyüme, diş çürüklerinde artış, diş eti iltihabı, ağızda mantar oluşumu, takma diş kullanımında zorluk.
Ağız kuruluğu geçici ya da kalıcı olabilir. Ancak her iki durumda da semptomları hafifletmek için bazı önlemler alınabilir:
Uyku sırasında ağızdan nefes almak, gece yaşanan ağız kuruluğunun en yaygın nedenlerinden biridir. Kserostomi olarak da adlandırılan bu durum, uyku kalitesini olumsuz etkileyebilir. Gece ağız kuruluğunun altında yatan sebepler arasında tıkalı burun kanalları, alerjiler ya da ağızdan nefes alma alışkanlığı yer alır. Ayrıca, uyku sırasında solunumun tekrar tekrar durmasıyla karakterize olan uyku apnesi de ağız kuruluğuna neden olabilir. Uyku apnesi tedavisinde kullanılan CPAP cihazları, ağızdan geçen hava akımı nedeniyle kuruluğu artırabilir.
A vitamini ve B-kompleks vitaminlerinin eksikliği, ağız mukozasında kuruluk ve dilde yaralar gibi belirtilere yol açabilir. Bu vitaminler; balık, et ve yumurta gibi hayvansal kaynaklı gıdalarda bulunur. Ayrıca D vitamini eksikliği de ağız kuruluğunun olası nedenleri arasında yer alır.
Ağız kuruluğu birçok farklı nedenle ortaya çıkabileceğinden doğru tanının konulması ve buna uygun tedavi planının hazırlanması büyük önem taşır. Kullanılan ilaçlar, hastanın tıbbi öyküsü ve varsa diğer sağlık sorunları muayene sırasında doktor tarafından değerlendirilir. Ağız içi muayene yapılır; ancak yalnızca muayene, tanı koymak için yeterli olmayabilir. Ağız kuruluğuna neden olan etkeni belirlemek amacıyla kan testleri, tükürük üretimi testleri, sialografi, ultrason, MR ve BT gibi görüntüleme yöntemlerinden yararlanılır. Ayrıca, Sjögren sendromu gibi durumların tanısında tükürük bezinden biyopsi alınması da gerekebilir.
Ağız kuruluğunun tedavi yöntemi, kuruluğun şiddeti ve altta yatan nedene göre değişebilir. Tedavi sürecinde dikkat edilmesi gereken bazı noktalar ve uygulanabilecek yöntemler şunlardır:
Yüksek tansiyon, depresyon ve anksiyete tedavisinde kullanılan bazı ilaçlar ağız kuruluğuna neden olabilir. Ayrıca antihistaminikler, dekonjestanlar, kas gevşeticiler ve ağrı kesiciler de benzer şekilde ağız içini etkileyebilir. Tansiyon ilaçlarının yan etkisi olarak tükürük üretimi azalabilir, bu durum ağız kuruluğu ve tat alma duyusunda değişikliklere yol açabilir.
Stres ve kaygı, tükürük akışını azaltabilir. Ancak bu durum genellikle doğrudan stresin kendisinden değil, stres ya da kaygı nedeniyle kullanılan ilaçlardan kaynaklanır. Özellikle antidepresanlar, antipsikotikler, antihistaminikler, beta blokerler ve kas gevşeticiler ile Parkinson ve epilepsi tedavisinde kullanılan ilaçlar ağız kuruluğuna neden olabilir. Kaygı ilacının etkisiyle oluşan ağız kuruluğu, genellikle tedaviye başlandıktan sonra ortaya çıkar.