Kırlangıçotu, yüzyıllardır sindirim sağlığını desteklemek, vücudu arındırmak ve çeşitli hastalıklara karşı korunmak amacıyla geleneksel olarak kullanılmaktadır. Günümüzde yapılan bazı bilimsel çalışmalar, bu bitkinin bazı kullanım alanlarını desteklerken, diğer uygulamalarla ilgili yeterli kanıt bulunmadığı için temkinli olunması gerektiğini vurgulamaktadır. Ayrıca, potansiyel yan etkiler ve toksisite riski konusunda dikkatli olunması önerilmektedir. Kırlangıç otu safra kesesi ve karaciğerin fonksiyonlarını düzenler, sindirim sorunlarını giderir, baş ağrısı ve migrene iyi gelir, bağışıklık sistemini düzenler, sindirim sistemini destekler.
Kırlangıçotu (Chelidonium majus) , bahçelerde, boş arazilerde, yol kenarlarında ve çit kenarlarında yaygın olarak bulunan, uzun boylu bir bitkidir. Genellikle yabani ot olarak kabul edilir. Nisan ile Ekim ayları arasında sarı çiçekler açar ve bu çiçekler böcekler için nektar kaynağıdır.
Haşhaşgiller (Papaveraceae) ailesine ait olan bu bitki, "büyük kırlangıçotu" veya halk arasında "kırlangıçotu haşhaşı" olarak da bilinir. Kırlangıçotunun gövdesinden çıkan turuncu renkli özsuyun, geçmişte siğil tedavisinde geleneksel olarak kullanıldığı bilinmektedir. Kırlangıçotu, safra kesesi, karaciğer ve sindirim sorunlarını tedavi etmek ve cilt siğillerini gidermek için kullanılır.
Haşhaşgiller ailesine ait olan kırlangıçotu (Chelidonium majus), geleneksel bitkisel tıpta uzun süredir kullanılan bir bitkidir. Özellikle sindirim sistemi rahatsızlıkları, safra akışındaki durgunluk ve karaciğer fonksiyonlarının desteklenmesinde kullanımı yaygındır.
Kırlangıç otunun iyi geldiği sorunlar:
Safra üretimini teşvik edici etkisi bulunduğu belirtilmektedir. Bu sayede yağ emiliminin desteklenmesine ve bağırsak tembelliğinin azaltılmasına katkı sağlayabilir.
İrritabl bağırsak sendromu (IBS) benzeri belirtiler, kronik bağırsak dengesizlikleri ve bazı durumlarda parazitik ya da mikrobiyal aşırı çoğalmalar için destekleyici olarak değerlendirilmektedir.
Geleneksel Çin tıbbında, özellikle safra akışındaki bozulmalarla ilişkili baş ağrılarında kullanıldığı kaydedilmiştir. Safra durgunluğu ile ilişkilendirilen migren, yüz ağrısı ve çene gerginliği gibi belirtilerde de kullanımına rastlanmaktadır.
Bazı kaynaklara göre, kırlangıçotunun antibakteriyel, antifungal ve antiviral özellikler gösterebildiği ve bağışıklık sistemini modüle edebildiği ifade edilmektedir. Ayrıca, çocuklarda kronik bademcik iltihabının azaltılmasına destek olabileceği belirtilmektedir.
Kırlangıçotunun, sindirim sisteminde safra akışını artırarak detoksifikasyon yollarını destekleyebileceği düşünülmektedir. Bunun yanı sıra prokinetik özellikler taşıyabileceği, yani sindirim sisteminde hareketliliği teşvik edebileceği de öne sürülmektedir.
Kırlangıç otu; kurutulmuş ot, haplardaki kuru ekstre, sıvı özüt, sabun ya da krem şeklinde kullanılır.
1 çay kaşığı kırlançgıç otu 1 su bardağı kaynar suya eklenerek 5-10 dakika demlendikten sonra içilebilir. Uzun süreli ve yüksek dozda kullanılması önerilmez.
Düşük dozlarda suyla seyreltilerek tüketilebilir.
Bitkinin sapı kesildiğinde çıkan turuncu özsu, geleneksel olarak siğil gibi cilt problemlerine uygulanmıştır. Ancak tahrişe neden olabilmektedir.
Kırlangıçotu, geleneksel olarak çeşitli sindirim sistemi rahatsızlıklarının destekleyici tedavisinde kullanılmıştır. Bu rahatsızlıklar arasında mide sorunları, gastroenterit, irritabl bağırsak sendromu (IBS), kabızlık, iştahsızlık, mide kanseri, bağırsak polipleri ve karaciğer ile safra kesesi hastalıkları yer almaktadır.
Bitkinin diğer kullanım alanları arasında vücudu toksinlerden arındırmaya yönelik uygulamalar, adet sancıları, öksürük, genel ağrı, göğüste kitle ve göğüs ağrısı (anjin), ödem, arterioskleroz (atardamar sertliği), yüksek tansiyon, astım, gut ve osteoartrit gibi durumlar sayılabilir.
Bazı kişiler kırlangıçotunu siğiller, genital siğiller, cilt döküntüleri, egzama ve uyuz gibi cilt sorunları için doğrudan cilde uygular. Ayrıca, diş ağrısını hafifletmek ve diş çekimini kolaylaştırmak amacıyla diş etlerine sürüldüğü ya da taze kökünün çiğnendiği bilinmektedir.
Kırlangıçotu güçlü etkilere sahip bir bitki olduğundan dikkatli kullanılmalıdır. Özellikle aşağıdaki durumlarda kullanımı önerilmemektedir:
Kırlangıçotu, kesildiğinde turuncuya yakın renkte bir özsu salgılar. Bu özsu, şelidonin, berberin, koptisin ve sanguinarin gibi izokinolin alkaloidlerini içerir. Bu bileşenler bitkiye antimikrobiyal ve iltihap giderici özellikler kazandırabilir. Bazı geleneksel uygulamalarda, bitkinin göz rahatsızlıkları ve cilt sorunları için kullanıldığı bildirilmiştir. Ancak bu tür kullanımları destekleyen yeterli bilimsel kanıt bulunmamaktadır. Ayrıca, kırlangıçotu toksik alkaloidler içerdiği için özellikle göz gibi hassas bölgelere doğrudan uygulanması ciddi sağlık riskleri oluşturabilir. Bu nedenle, göz rahatsızlıklarında kırlangıçotu kullanımından kaçınılması ve tıbbi önerilere başvurulması önemlidir.
Uygun dozda ve uzman denetiminde kullanıldığında, bağırsak ve karaciğer sağlığını destekleyici potansiyel etkiler gösterebilir. Bazı vakalarda, yüksek dozda veya uzun süreli kullanım sonrasında karaciğer enzimlerinde yükselme (hepatotoksisite) bildirilmiştir. Ancak bu durumların çoğunda, bitkinin kullanımı bırakıldığında karaciğer enzim düzeylerinin normale döndüğü gözlemlenmiştir. Bu nedenle bir uzman eşliğinde kullanılması çok önemlidir.
Kırlangıç otunun kullanımı bir uzman eşliğinde olmalıdır. Bitki çayı olarak tüketildiğinde; bir çay kaşığı kırlangıçotu, bir bardak kaynar suya eklenerek, günde en fazla bir bardak içilebilir. Kullanım süresi ise bir haftayı aşmamalıdır. Ardından en az bir hafta ara verilmesi önerilir. Eğer damla şeklinde kullanacaksanız bir günde 10-20 damla su ile seyreltilerek tüketilebilir. Kırlangıç otu kendi kendine tedavi amaçlı kullanılmamalıdır. Karaciğer hastalarının, hamilelerin, emziren kadınların ve çocukların kullanması önerilmemektedir.