Çağın en yaygın hastalıklarından olan kalp ve damar hastalıkları hem Türkiye’de hem de dünyadaki ölüm nedenleri arasında ilk sırada bulunmaktadır. Genellikle sedanter bir hayat tarzı sürdürmeye ve sağlıksız beslenmeye bağlı olarak gelişen kalp ve damar hastalıklarının görülme sıklığı her yıl arttıkça, yeni tedavi yöntemleri de gelişmeye devam etmektedir.
Hem geleneksel yöntemlerde hem de deney aşamasında olan tedavi yöntemlerinde amaç, kalp hastalığı olan kişilerin sağlığının korunması ve yaşam süresinin uzatılmasıdır. Bununla beraber, cerrahi girişimlerde meydana gelebilecek komplikasyonları en aza indirmek, gerekli kesileri olabildiğince küçük tutmak ve hastaların çok daha az ağrı ve acı hissi ile mümkün olan en kısa sürede iyileşmesi amaçlanmaktadır. Bunun için tıp dünyasında çalışmalar son hızla sürmektedir.
Deneysel Aşamada Kök Hücre Yöntemi
Henüz deney aşamasında olan kök hücre tedavisi, özellikle hasar gören kalp kaslarının onarılması açısından umut verici gelişmelerden biridir. Vücudumuzda hasar gören yapıları onarımla görevli, gerekli durumlarda onarım için hasar gören farklı tip dokuların hücresine dönüşebilen hücrelere kök hücre denir. Kök hücrelerin aksine, hasar gören kalp kası hücreleri kendilerini yenileyemez. Bu tedavi yöntemiyle, kalp krizi geçirmesi ardından kalp adalesi hasar gören ve devamında kalp yetmezliği gelişen hastaların kalbine kök hücreler enjekte edilerek yeni kalp adalesi oluşması sağlanabilir. Böylece ritim bozukluğu, kasların hasar görmesi ve kalp yetmezliği durumunda bu tedavi yöntemi hastaların iyileşmesini sağlayabilir.
Yapılan yoğun çalışmaların devam etmesiyle, kök hücre yöntemi geleceğin ana tedavi yöntemlerinden biri olmaya adaydır. Kök hücre yönteminin kullanılmasının ardından, hasar görmüş kalp kasları onarılarak kalp krizi geçiren kişilerin yaşam süresinin artacağı düşünülmektedir. Deneysel aşamada olan kök hücre tedavisinde bazı sonuçlar olumlu olsa da kök hücre henüz tedavi yöntemi olarak kullanılmamaktadır.
Biyolojik Bypass Yöntemi
Biyolojik damar oluşumu tedavisi de geliştirilmekte olan yeni yöntemlerden biridir. Biyolojik bypass olarak da adlandırılan bu yöntemde, tıkalı olan damarların yerine geçirilmesi için vücuda birtakım ilaçlar verilerek yeni damar oluşumu artırılmaya çalışılır. Yani gerekli bypass damarını vücudun kendi oluşturması için uyarıcı ilaçlar verilir. Biyolojik bypass yöntemi, henüz deneysel aşamada olan yöntemlerden biridir.
Hayvanlardan Doku Ve Organ Nakli
Son yıllarda, insandan alınan doku ve organların yeterli sayıda olmaması ya da yeterli olsa bile doku-organ reddinin önemli bir sorun haline gelmesi, hayvanlardan alınacak doku ve organ nakli yönteminin geliştirilmesine sebep olmuştur.
Daha önceden de yapılan bu çalışmalarda yaşanan en önemli problemlerin başında hayvandan alınan organ ya da dokunun insan vücudunda tahribata yol açması ve nakledilen organın kaybedilmesiydi. Günümüzde yoğun bir şekilde devam eden çalışmalar hayvanların genlerinin modifiye edilmesini amaçlamaktadır. Bu sayede nakil için uygun hale gelen hayvanlardan alınan doku ve organlara karşı insan vücudu reaksiyon göstermeyecektir.
Hayvandan insana doku ve organ naklinin olası risklerinden biri de hastalık bulaşmasıdır. Bilinen veya henüz ortaya çıkmamış pek çok enfeksiyonun nakil sonrasında insan vücuduna geçme ihtimali bulunmaktadır. Bu tedavi yönteminde yapılmakta olan çalışmalar da bu duruma çözüm bulmayı amaçlamaktadır.
Endoskopik ve Robotik Cerrahi Yöntemleri
Endoskopik ve robotik cerrahi yöntemleri de günümüzde uygulanmaya başlanmış yeni yöntemlerdir. Endoskopik yöntemler, küçük kesilerle açılan ince kanallar yoluyla yapılan ameliyatlardır. Bu yöntemden genellikle greftlerin hazırlanmasında yararlanılıyor olsa da uygun koşullarda bütün ameliyat bu yöntemle yapılabilir.
Günümüzde kalp ameliyatları genel olarak göğüs kafesi açılarak ya da kaburgalar arasından yapılmaktadır. Endoskopik kalp ameliyatlarında ise göğüste bulunan kemiğe müdahale edilmeden ve büyük kesiler açılmadan operasyon gerçekleştirilir. Bu cerrahi yöntem sayesinde hastalarda gözlemlenen ağrılar açık ameliyatlara göre çok daha az olmakta ve iyileşme süresi kısalmaktadır.
Endoskopik yöntemin bu avantajlarına rağmen her kalp ameliyatında olduğu gibi komplikasyon riski devam etmektedir. Bu yöntemin doğru bir şekilde uygulanabilmesi için derin bir bilgi, eğitim ve tecrübeye ihtiyaç vardır.
Robotik cerrahide ise doğrudan bir robotun kollarının kullanımı ile yapılan bir ameliyat söz konusudur. Bu yöntem çok daha hassas ve kompleks bir prosedürdür. Ameliyatta kullanılmak üzere özel olarak üretilen robot kolları, monitör ve uzaktan kumanda ile yönlendirilir.
Robotik cerrahinin başarısında kollarda kullanılan teknoloji ve cerrahi süresince kullanılan 3D görüntüleme sistemleri büyük rol oynar. 3D görüntüleme sistemi sayesinde hem doğal görüşe en yakın görünüm hem de gerçeğe yakın derinlik algısı elde edilir. Bir uzman tarafından kontrol edilen, 720 derecelik açıyla dönebilen ve titreme yapmayan robotik kolların yanı sıra, 10 kata kadar büyütme özelliği olan kamera sistemi en net görüntülerin elde edilmesini sağlar. Özellikle el titremesi nedeniyle yaşanan hatalar ve komplikasyonların robotik cerrahide minimuma indirilmesi amaçlanmaktadır.
Robotik kalp ve damar cerrahisinin en önemli avantajları arasında günümüzde yapılan açık ameliyatlarda uygulanan geniş kesilere gerek duyulmamasıdır. Bu yöntemle, açık ameliyatlarda olduğu gibi büyük kesiler yerine yalnızca küçük kesiler açılarak operasyon gerçekleştirilebilir. Bu sayede hem enfeksiyon riski azaltılmakta hem de hastaların çok daha kısa sürede iyileşmesi sağlanmaktadır.
Cerrahi yöntemlerin gelebileceği en üst aşamalardan biri olan robotik kalp ve damar cerrahisi genel olarak diğer tedavi yöntemleriyle başarı elde edilemeyen hastalarda uygulanır. Kalp kapakçıkları ile ilgili hastalıkların ve ritim bozukluklarının tedavi edilmesinde etkilidir.
Dünyadaki ameliyatların pek azı bu yöntemle yapılır. Bu yöntemlerle ikiden fazla damar bypass ameliyatı yapılması son derece zor olduğundan, genellikle bir veya iki damar bypass ameliyatı gereken hastalara uygulanır. Yapılan çalışmalar sayesinde ileride gelişme gösterebilecek olan bu yöntemler gelecekte rutin uygulamalar arasına girebilecek gibi görülmektedir.
Yukarıda sayılanlar arasında en çok endoskopik olarak greft hazırlama işi geliştirilmiş ve deneysel aşamadan ilerletilerek rutin uygulamalar arasına girmeye başlamıştır. Koroner bypass ameliyatlarında kullanılan greftler açık yöntemin yanı sıra artık endoskopik yöntemle de hazırlanmaktadır. Açık yöntemde uzun ve geniş kesilerle hazırlanan greft hem komplikasyonlara hem de yaraların geç iyileşmesine neden olabilir. Bu anlamda, endoskopik yöntemle hazırlanan greft sayesinde ameliyat sonrasında işlemin yapıldığı bölgeye ait yara görülme riski de en aza indirilir.