Sinir sistemi ile alakalı sağlık problemleri, toplumda yaygın bir şekilde karşılaşılan rahatsızlıkların başında gelir. Günlük hayatta, vücudumuzun belirli kısımlarında uyuşma, karıncalanma veya elektrik çarpması gibi farklı hislerin duyumsanması sıklıkla karşılaşılan bir durumdur. Özellikle uzun süre belirli bir pozisyonda yattıktan sonra, üzerine yatılan uzuvlarda bu gibi hisler ortaya çıkabilir. Kısa süreli gelişebilen bu şikâyetlerin uzun süre devam etmesi durumunda ise daha ciddi sağlık sorunları söz konusu olabilir. Bu şekilde vücudun belirli bölgelerinde his kaybının yaşanmasına parestezi adı verilir.
Parestezi Nedir?
Beyin ve omurilikten ayrılarak vücuttaki dokulara dağılan sinir dokuları; cildimizde dokunma, ağrı, sıcaklık veya titreşim gibi hislerin algılanmasını sağlar. Bir sinirin ciltte algılamaktan sorumlu olduğu bölgeye dermatom adı verilir. Çeşitli koşul veya sağlık problemlerinin etkisiyle, sinirin dermatom bölgesindeki duyuları algılamakta sorun yaşaması veya algıladığı hissin merkezi sinir sistemine iletiminde problem olması durumunda parestezi görülür.
Parestezi gelişen bir kişide, etkilenen sinire ve olayın şiddetine bağlı olarak çeşitli duyular algılanamaz veya dokunma duyusu karıncalanma, uyuşma, elektriklenme gibi farklı şekillerde hissedilebilir. Daha şiddetli vakalarda ise mevcut hasara bağlı olarak tamamen his kaybı gerçekleşebilir.
Parestezi Nasıl Gelişir?
Sağlıklı bir kişide beyin ve omurilikten çıkan duyu sinirleri, kendileriyle ilgili dermatom sahalarına giderek buraya ait dokunma, ağrı, sıcaklık, titreşim ve proprioseptif adı verilen, organların o andaki konumlarını ve hareketlerini tanımlayan duyuları algılar. Sinir hücrelerinde uyarı (impuls) oluşturan bu duyular, sinir dokusu boyunca ilerleyerek öncelikle omuriliğine, ardından beyindeki ilgili duyu merkezine ulaşır ve burada algılanır.
Duyuların algılanmasında görevli dokuların veya iletim sürecinin herhangi bir noktasındaki aksaklık, duyunun doğru algılanamamasıyla sonuçlanır. Bu nedenle; sinir dokularında, omurilikte veya beyinde gelişen çeşitli rahatsızlıklar, cilt problemleri veya bazı fizyolojik koşullar paresteziye neden olabilir.
Her yaştan kişide fizyolojik nedenlerle geçici parestezi görülebilse de aşağıdaki risk faktörlerine sahip kişilerde çeşitli sağlık sorunlarına bağlı kronik parestezi gelişme ihtimali yüksektir:
- Sinir dokularının baskı altında kalmasına neden olabilecek, tekrarlayan hareketlerde bulunma (Örneğin; uzun süre aynı hareketle temizlik yapma, yazı yazma, tenis veya golf gibi spor aktiviteleri.)
- Yetersiz ve dengesiz beslenme alışkanlığına bağlı olarak vücutta vitamin veya mineral eksikliklerinin gelişmesi (Örneğin; B12 vitamini veya kalsiyum eksikliği.)
- Diyabet hastalığı
- Otoimmün ve romatolojik hastalıklar
- Multipl skleroz (MS) gibi çeşitli nörolojik hastalıklar
Parestezi Neden Olur?
Parestezi; çeşitli normal fizyolojik koşulların varlığında geçici surette ortaya çıkabileceği gibi, bazı sağlık sorunlarının seyrinde kronik vaziyette, uzun dönem varlığını sürdürebilir. Bazı hastalıklara da işaret edebilen parestezi, aşağıdaki durumlarda ortaya çıkabilir:
- Sinire yapılan baskı: Belirli bir vücut bölgesinin uzun süre vücut ağırlığına maruz kalması veya bir kemik çıkıntısına bağlı olarak sinir dokusunun baskı altında kalması gibi çeşitli sebepler nedeniyle sinir dokularındaki duyu iletiminin aksaması durumunda parestezi gelişebilir.
- Damar yetmezliği: Sinir dokularının beslenmesi ve oksijen desteğinin sağlanmasından sorumlu damar yapılarında, dolaşımın yetersiz kalmasıyla sonuçlanan çeşitli sağlık problemlerine bağlı parestezi görülebilir. Özellikle damar içi pıhtılaşma veya damarların baskı altında kalması gibi kan dolaşımının bozulduğu koşullarda parestezi sıklıkla görülür.
- İnme: Beyin damarlarının çeşitli sebeplerle tıkanması veya beyinde kan dolaşımının aksaması gibi durumlarda, beyin dokusundaki oksijen yetersizlik sonucunda felç gerçekleşir. Felç, beyindeki duyu merkezlerini etkilediğinde vücudun büyük bir bölümünde parestezi görülebilir.
- Nörolojik sorunlar: Multipl skleroz gibi sinir dokularını doğrudan etkileyebilen nörolojik hastalıkların seyrinde paresteziyle karşılaşılabilir. Yine merkezi sinir sisteminde, beyin ve sinir dokularının baskı altında kalmasıyla sonuçlanan tümör ve enfeksiyon gibi sorunlar nedeniyle de parestezi gelişebilir.
- Travma: Sinir dokularının zarar görmesiyle sonuçlanan fiziksel travmalar, ilgili cilt bölgelerinde paresteziye neden olabilir.
- Radikülopati (sıkışmış sinir): Omurilikten vücuda yayılan sinir dokularının kökünde meydana gelen fıtık veya baskı nedeniyle, sinire ait dermatom sahasında parestezi meydana gelebilir.
- Diyabet: Kan şekerinin kontrolsüz şekilde yüksek seyrettiği şeker hastalarında, sinir dokularının yüksek kan şekerine bağlı zarar görmesi sonucu özellikle el ve ayaklarda parestezi şikâyeti ortaya çıkabilir.
- Otoimmün – romatolojik hastalıklar: Bağışıklık sisteminin vücut dokularını yabancı olarak algılayarak saldırması ile meydana gelen otoimmün ve romatolojik hastalıkların seyrinde, sinir hasarı gelişmesi sonucu parestezi görülebilir.
- Karaciğer ve böbrek hastalıkları: Sinir dokusu için zararlı olan maddelerin karaciğer veya böbrek yoluyla vücuttan uzaklaştırılamadığı durumlarda, sinir hasarı ile birlikte parestezi gelişebilir.
- Hipotiroidi: Tiroit bezinin yetersiz çalışması, vücut dokularında ödem gelişimine yol açarak sinir dokularının fonksiyonlarını bozabilir ve paresteziye neden olabilir.
- Vitamin ve mineral eksiklikleri: B12 vitamini, folik asit, magnezyum, kalsiyum gibi sinir dokusu sağlığı için son derece önemli olan vitamin ve minerallerin yetersizliklerinde parestezi ile karşılaşılabilir.
- Enfeksiyonlar: Cilt veya sinir dokularında harabiyete neden olan bakteri, mantar veya virüs enfeksiyonlarında parestezi meydana gelebilir.
- Zehirlenmeler: Bazı ağır metal veya kimyasallarla temas sebebiyle oluşan zehirlenmelerde, sinir dokusundaki harabiyete bağlı parestezi ortaya çıkabilir.
- İlaç yan etkisi: Hastalıkların tedavisinde kullanılan bazı ilaçlar yan etki olarak parestezi yapabilir.
Parestezi Belirtileri Nelerdir?
Parestezi, genellikle etkilenen sinir dokusuyla uyumlu dermatom sahasında ortaya çıkar. Ancak merkezi sinir sistemine ait organlara bağlı gelişen parestezi, vücudun genelinde kendisini gösterebilir. Parestezi sıklıkla sinir dokularındaki hasarla ilişkili olduğundan, çeşitli nörolojik belirtilerle beraber izlenebilir. Buna göre, parestezi belirtileri şu şekildedir:
- El, kol, ayak gibi vücut uzuvlarının uç kısımlarında daha sık olmak üzere, hemen her bölgedeki ciltte uyuşukluk, karıncalanma, hissizlik, yanma, üşüme veya elektriklenme hissi
- Etkilenen cilt bölgesinde dokunma, titreşim, ağrı veya sıcaklık hislerinde kayıp
Parestezi Tanısı Nasıl Konur?
Parestezi çok farklı koşullar veya sağlık sorunları nedeniyle gelişebildiğinden, doğru ve etkili bir tedavinin planlanabilmesi için altta yatan sebebin doğru tespit edilmesi gerekir.
Parestezi nörolojik hastalıklarla da ilişkili olabildiğinden, fizik muayenede özel nörolojik muayene yöntemleri uygulanabildiği gibi; MRI, CT, X-Ray, ultrason ve EMG (elektromiyografi) gibi tanı yöntemleri de uygulanabilir.
Parestezi Tedavisinde Neler Yapılır?
Parestezinin giderilmesinde en önemli nokta, altta yatan nedenin doğru tespit edilmesidir. Tedavi planı tespit edilen sebebe göre planlandığından, farklı tedavi yöntemleri gündeme gelebilir. Bu bakımdan, bazı durumlarda basit yaşam tarzı değişiklikleri şikâyetlerin giderilmesinde yeterli olabilirken; çeşitli hastalıklara bağlı parestezide ilaç veya girişimsel tedaviler gündeme gelebilir.
Özellikle gün içinde tekrarlayan fiziksel aktivitelere bağlı gelişen parestezide, hareketin sonlandırılması ve kas gruplarının dinlendirilmesi tedavide yeterli olabilirken; diyabet veya romatolojik hastalıklara bağlı parestezide, altta yatan hastalığın spesifik tedavisinin yapılması gerekir. Sinir baskısı ile ilişkili parestezide, baskıya neden olan anatomik bölgenin cerrahi olarak çıkarılması gündeme gelebilir. Felç gibi daha ciddi nörolojik sorunlarla ilişkili parestezide ise ilaç tedavisi, cerrahi tedavi, fizyoterapi gibi farklı yöntemler uygulanabilir.
Fizik terapi, kasların güçlendirilip doku ezilmesinin önüne geçmeye yardımcı olabilen bir tedavi yöntemidir. Vitamin veya mineral eksikliklerinde ise ilgili maddenin takviye edilmesi çoğunlukla rahatsızlığın giderilmesini sağlar.