Akciğer kanseri, dünya genelinde en yaygın ve ölümcül kanser türlerinden biridir. Bu ciddi sağlık sorunu hakkında doğru bilgiye sahip olmak, erken teşhis ve etkili tedavi yöntemlerine ulaşmada kritik öneme sahiptir. Bu yazımızda, akciğer kanseri ile ilgili en çok merak edilen 20 soruyu derledik. Kanserin nedenlerinden belirtilerine, teşhis yöntemlerinden tedavi seçeneklerine kadar geniş bir yelpazede bilgi sunarak, bu hastalık hakkında farkındalığınızı artırmayı ve potansiyel riskleri azaltmayı hedefliyoruz.
Aşağıda, akciğer kanseriyle ilgili sıklıkla merak edilen sorular ve yanıtlarını bulabilirsiniz. Bu bilgiler, hastalığı daha iyi anlamanıza ve yönetmenize yardımcı olabilir.
Akciğer kanseri, dünya genelinde hem kadınlar hem de erkekler arasında en yüksek kanser kaynaklı ölüm oranlarına sahiptir. Kanserden kaynaklanan ölümlerin yaklaşık yüzde 25'i akciğer kanserinden kaynaklanıyor. Her yıl dünya çapında yaklaşık 2 milyon kişi akciğer kanseri teşhisi alıyor ve bu hastalık Türkiye'de erkekler arasında en sık rastlanan beşinci kanser türüdür. Yıllık olarak, tüm yaş gruplarındaki her yüz bin kişi arasından 35 yeni akciğer kanseri vakası ortaya çıkmakta, 50-80 yaş arası bu oran yüz binde 450'ye ulaşmaktadır. Ülkemizde her yıl 40.000'den fazla yeni akciğer kanseri vakası kaydedilmekte ve bu sayı ne yazık ki artış göstermeye devam etmektedir.
Akciğerler göğüs kafesimizi dolduran ve oldukça büyük organlardır. Akciğerde ağrı duyusu bulunmamaktadır, lenf ve kan damarlarından çok zengindir. Bu nedenle hastalık sinsi şekilde ilerler ve oldukça ileri aşamalara gelene kadar şikayete yol açmayabilir.
Akciğer kanseri risk faktörleri arasında sigara içmek, pasif içicilik, yaş, genetik faktörler, ailede kanser öyküsü, radon, arsenik, kadmiyum, asbest, civa, petrokimya ürünleri, iyonize radyasyon, geçirilmiş tüberküloz ve zatürre bulunur.
Uzun süreli sigara kullanımı, akciğer kanseri gelişme riskini önemli ölçüde artırır. Örneğin, uzun süre sigara içen kişilerin yaklaşık beşte birinde akciğer kanseri gelişir. Akciğer kanserlerinin yüzde 90'ından fazlası sigaraya bağlıdır ve risk, günde içilen sigara sayısı, sigara içme süresi ve başlama yaşı gibi faktörlere bağlı olarak artar.
Pasif içicilik de önemli bir risk faktörüdür. Çevrenizdeki kişilerin sigara içmesi sizde, sizin sigara içmeniz de çevrenizdeki kişilerde akciğer kanseri riskini artırabilir. Özellikle kadınlarda, pasif içicilikten kaynaklanan akciğer kanseri vakalarının yüzde 65'i görülmektedir.
Ailede akciğer kanseri öyküsü olan bireylerde de kansere yakalanma riski artabilir; bu risk, ailede kanser öyküsü olmayanlara göre 2,5 ile 4 kat daha fazladır.
Akciğer bronş hücresi ömrünü tamamlayıp yeni hücre oluşacağı aşamada, meydana gelmiş olan DNA hasarı nedeniyle kanserli hücre oluşur. Bu hücre savunma sistemi tarafından yok edilemezse, sürekli büyüyen ve yayılma potansiyeli olan kanser gelişir.
Akciğer kanseri belirtileri arasında inatçı öksürük, balgam, balgamda kan bulunması, nefes darlığı ve göğüs ağrısı gibi şikayetler bulunur ve bu belirtiler kanser şüphesi için dikkate alınmalıdır. Ayrıca iştahsızlık, halsizlik, kilo kaybı ve aşırı terleme gibi genel sağlık durumunun bozulmasına işaret eden semptomlar da önemli olabilir. Akciğer kanseri bazen vücudun diğer bölgelerine yayıldığında ilgili organlardan kaynaklanan belirtiler (örneğin, baş ağrısı veya kemik ağrısı) ile kendini gösterebilir. Bazen ise, herhangi bir belirti göstermeden, rutin sağlık taramaları veya çeşitli nedenlerle yapılan radyolojik tetkikler sırasında tesadüfen keşfedilebilir.
Dünya Sağlık Örgütü’ne göre önlenebilir bir hastalıktır. %90’ı sigaraya bağlıdır.
Akciğer kanseri teşhisi ve tedavisi için Göğüs Hastalıkları veya Göğüs Cerrahisi bölümlerine başvurabilirsiniz. Bu uzmanlar, belirtileri değerlendirecek, gerekli tetkikleri yapacak ve en uygun tedavi yöntemini belirleyecektir.
Akciğer kanseri tanısında, hastanın durumunu değerlendirmek için çeşitli tanı araçlarından yararlanılır. Bu süreç genellikle ayrıntılı bir fiziksel muayene ile başlar. Solunum fonksiyon testleri, hastanın solunum kapasitesini ölçerek akciğerlerin işlevselliğini değerlendirir. Kardiyak değerlendirme, kalbin durumunu kontrol eder ve kanserin olası etkilerini belirlemeye yardımcı olur.
Görüntüleme teknikleri ise tanı ve evreleme sürecinin merkezindedir. Normal akciğer grafisi, akciğerlerin genel durumunu gözlemlemek için kullanılırken, daha detaylı incelemeler için bilgisayarlı tomografi (BT) tercih edilir. PET-CT, vücuttaki aktif kanser hücrelerini saptayarak kanserin yayılımını gösterir ve hastalığın evresini belirlemede önemli bir rol oynar. Kraniyal MR ise beyinde metastaz olup olmadığını kontrol etmek için kullanılır. Bu yöntemler, akciğer kanserinin tanısının konulması ve hastalığın evresinin belirlenmesinde kritik öneme sahiptir.
Panik yok. Her nodül kanser değildir. Akciğer nodülleri, akciğer grafisinde veya bilgisayarlı tomografi (BT) taramasında beyaz noktalar (küçük dokular) şeklinde görülen yuvarlak biçimli ve 3 cm’den küçük boyutlu yapılardır.
Nodüller genellikle iyi huyludur ve tedavi gerektirmezler. Akciğer dokusu içindeki lenf bezleri, enfeksiyonlar, mantar hastalıkları, tüberküloz sekeli, fibrozis, iyi huylu tümörler ve kistik hastalıklar, enfeksiyon sekeli, romatizmal nodüller, vaskülit (damar hastalığı) gibi nedenlerle görülebilir.
En önemli kriter nodülün çapıdır. Diğer kriterler kenar özellikleri, yoğunluğu, kalsifikasyon olup olmadığı, kalsifikasyon şekli, sıvı-yağ-hava içeriği, çevre doku ile olan ilişkisi, yerleşim yeri, tek veya daha fazla sayıda olması, akciğer zarı ile olan ilişkisi ve nodülün volümüdür. Hastaya ait risk faktörleri ile nodüle ait riskler birleştirilir. Gerekirse PET-CT çekilir ve olasılık hesabı yapılır.
Nodül çapı 0-6 mm, ek risk faktörü yok, düşük olasılıklı kanser nodülü= takip gerekli değil.
Nodül çapı: 6-8 mm, orta olasılıklı kanser riski mevcut, risk faktörüne göre 3/6/12 ay aralıklarla takip.
Nodül çapı 8mm’den büyük ve yüksek risk faktörü var: biyopsi ile tanı koymak gerekir.
(*Risk faktörleri, 3.maddede bahsedildi)
Biyopsi alınana kadar yapılan testler ancak tanıyı tahmin etmemize yarar. Kesin tanıyı patoloji doktorunun yapacağı inceleme ile koyabiliriz. Bunun için genellikle 3 yöntem kullanılır.
Bu yöntemlerle tanı konulamayan ya da bu yöntemlerin uygun olmadığı durumlarda, ameliyat sırasında (genellikle kapalı yöntemle 1 veya 2 delikten yapılan kesi ile kamera kullanılarak) biyopsi yapılıp patolojik inceleme gerçekleştirilebilir.
Biyopsi sonrası kanser tanısı konulan hastalara:
- Destek tedavisi - Genel durumu kötü, spesifik tedavi yok.
- Spesifik tedavi - Cerrahi / Kemoterapi / İmmünoterapi / Radyoterapi.
Akciğer kanseri tedavisi her hastaya özgü olarak planlanır ve her hastanın sağlık durumu, kanserin evresi ve diğer klinik özellikleri göz önünde bulundurularak bireyselleştirilir. Her hasta için ayrıntılı bir muayene, gerekli tıbbi tetkikler ve evreleme süreci tamamlandıktan sonra özelleştirilmiş bir tedavi planı hazırlanır.
Erken Evrelerde Tedavi: Evre 1 ve Evre 2 akciğer kanseri olan hastalar genellikle cerrahi müdahale ile tedavi edilir. Bu aşamalarda hastanın kalp ve akciğer fonksiyonları ameliyatı destekleyecek düzeyde ise, cerrahi tedavi tercih edilen ilk yöntemdir. Ameliyatla tümörün tamamen çıkarılması amaçlanır. Evre 2 kanserinde, cerrahi işleme ek olarak kemoterapi de uygulanabilir.
İleri Evrelerde Tedavi: Evre 3 ve Evre 4 akciğer kanserinde ise cerrahi genellikle yeterli olmadığından, kemoterapi, immünoterapi ve/veya radyoterapi gibi diğer tedavi seçenekleri ön plana çıkar. Bu evrelerde hastalığın yayılımına ve tümörün özelliklerine bağlı olarak farklı kombinasyonlar tercih edilir ve bazı durumlarda bu tedavilere yanıt veren hastalarda cerrahi müdahale de yapılabilir.
Hedefe Yönelik Tedaviler ve İmmünoterapi: Özellikle adenokanser gibi bazı hücre tiplerinde, hedefe yönelik tedaviler daha etkili olabilmektedir. Ayrıca, immünoterapi ajanları son yıllarda özellikle ileri evre kanserlerde umut verici sonuçlar sunmaktadır. Tedavi sürecinde hastanın genel sağlık durumu, tedaviye yanıtı ve olası yan etkiler düzenli olarak değerlendirilir ve gerekirse tedavi planı güncellenir.
Akciğer kanserinin erken teşhisi, hastalıktan tamamen kurtulma şansını önemli ölçüde artırır. Hastalığın tespiti ne kadar erken yapılırsa, tedavi sonuçları o kadar başarılı olur.
Genel olarak, akciğer kanseri tanısı almış hastaların sağkalım oranları son 30 yıl içinde önemli tıbbi gelişmelere rağmen sınırlı bir iyileşme göstermiştir. Tüm evrelerdeki ortalama beş yıllık sağkalım oranı yaklaşık %18 seviyesindedir; yani her 100 akciğer kanseri hastasından yaklaşık 18'i beş yıl veya daha uzun süre yaşamaktadır.
Akciğer kanserinin evrelerine göre sağkalım oranları önemli farklılıklar gösterir:
Bu nedenle, akciğer kanseri belirtileri ortaya çıkmadan önce erken teşhisin sağlanması, özellikle rutin tarama programlarının önemini artırır. Erken evrede tespit edilen kanserlerde tedavi seçenekleri daha etkili olabilmekte ve hastalar için daha iyi sonuçlar sunabilmektedir.
Cerrahi tedavi için mümkünse kapalı yöntemler (robotik, torakoskopik) tercih edilmelidir. Ancak tümörün büyüklüğü, kalp, damarlar ve nefes borusu ile olan ilişkisi, hastaya özel durumlar gözetilerek açık ameliyat yapılabilir. Bu konuda en önemli olan husus yapılacak olan ameliyatın komplet olmasıdır. Yani tümörün tamamen temizlendiği ve lenf bezlerinin çıkarıldığı ameliyat gerçekleştirilmelidir. Hasta için en iyi yöntemi cerrah belirleyecektir.
Tüm ameliyat seçeneklerinde mutlaka lenf bezleri de çıkarılır.
Wedge, segmentektomi veya lobektomi için hayati risk (mortalite; ölüm oranı) %1-2, bir taraf akciğerin tamamının alınmasında %4-6 oranında hayati risk bulunmaktadır. İstenmeyen olay (morbidite) gelişim oranı ise %15-40 arasındadır.
Kapalı yöntemlerle ortalama yoğun bakım yatış günü 1, servis yatışı 4 gündür. Nekahat süresi + bir haftadır.
Doğru değildir. Birçok hasta bu yüzden en önemli tedavi seçeneği olan cerrahiden mahrum kalıyor. Zaten kanserli alana bıçak değmiyor. Tümör bütünlüğü bozulmadan, açılmadan, etrafında bir miktar sağlam akciğer dokusu ile birlikte çıkarılıyor.
Cerrahi tedavi tercih edilmelidir. Erken evrede altın standart tedavi cerrahidir.
Bu soruyu 3B ile cevaplayabiliriz.
Sigaraya Başlama (en iyisi): Sigara içmeye başlamamak, en önemli risk faktöründen uzak durmaktır. Kanserden uzak durmak için sağlıklı alışkanlıklar edinmeli, düzenli uyumaya özen göstermeli (7 saat/gün), spor ya da tempolu yürüyüş yapmalı (30-45 dakika/gün), karbonhidratlı gıdalardan uzak durulmalıdır.
Sigarayı Bırak (İstersen yapabilirsin): Sigarayı bırakmak kansere yakalanma riskini azaltabilir. Bırakmanın ardından 10 yıl sonra akciğer kanserine yakalanma riski %50, 15 yıl sonra %70 azalır.
Uzmana Başvur (Doktora): Erken evrede tanı konulursa tamamen kurtulma ihtimalin yüksektir. Bu amaçla riskli grupta olan kişiler (45 yaş üstünde, 20 yıldan fazla sigara içen), şikayetleri olmasa dahi bir göğüs hastalıkları veya göğüs cerrahisi uzmanına kontrol amaçlı başvurabilir.