Siğil; bir virüs nedeniyle meydana gelen cilt büyümeleridir. Yaygın olarak ellerde görülse de vücudun herhangi bir yerinde ortaya çıkabilir. Siğillerin çoğu, aylar veya yıllar içinde kendiliğinden geçer. Genellikle semptomlara neden olmasa da temas yoluyla ya da doğrudan bulaşabilir ve virüsü yayabilir ancak ciltte şişliklere neden olmanın ötesinde çoğunlukla zararlı değildir. Çoğu kendi kendine geçse de topikal uygulamaların yanı sıra dondurma ve lazer gibi işlemlerle tedavi edilebilir.
Siğil; derideki küçük bir kesik ya da sıyrıktan giren HPV virüsünün, derinin dış tabakasındaki hücrelerin büyümesine neden olmasıyla ortaya çıkan iyi huylu bir lezyondur. Eller, ayaklar, dirsekler ve dizler gibi alanlarda yaygın olarak bulunur. Siğillerin boyutu ve belirtileri oldukça değişkendir; bazıları ağrısızdır ve görülemeyecek kadar küçüktür.
Siğiller, HPV tipleri oldukça farklı olduğu için bölgeye göre kutanöz veya mukozal olarak sınıflandırılabilir. Bir kutanöz siğil, aynı zamanda papillom olarak da adlandırılır. Herhangi bir nedenden kaynaklanan siğil görünümlü lezyonlar, verrüköz veya papillomatöz olarak tanımlanabilir.
Siğiller, vücutta oluştukları yere ve görünümlerine göre sınıflandırılır:
Periungual siğiller de aynı HPV tipleri nedeniyle ortaya çıkar. Tırnak plağının çevresinde kalınlaşma ve çatlama ile karakterizedir. Genellikle asemptomatik olsa da siğiller büyüdükçe çatlaklar ağrıya neden olur. Hastalar sıklıkla kütikülü kaybeder.
Kadınlarda vajinal veya servikal bölgelerin yakınında, vulvada, vajinanın içinde ya da anüs çevresinde görülebilir. Erkeklerde ise penisin ucunda, anüsün çevresinde, testis torbasında, uylukta ya da kasıkta ortaya çıkabilir. Genital siğillerin yayılmasını önlemek, bazı durumlarda kadınlarda rahim ağzı kanseri gibi kanserlere neden olabileceği için önemlidir.
Plantar siğillerin çoğu basınç noktalarının altında bulunur. Genellikle ayak tabanında görülen plantar siğiller, kümeler halinde büyüyebilir. Ayak derisini aşındıran pürüzlü yüzeyler nedeniyle yüzme havuzlarında bulaşabilir.
Bu siğiller, görünümü ve bazen birlikte ortaya çıkması nedeniyle çoğu zaman nasırla karıştırılır. Nasırlar üzerine bastırıldığında, siğiller ise sıkıldığında ağrılıdır.
Siğiller, çift sarmallı bir DNA virüsü olan insan papilloma virüsü (HPV) ile doğrudan temas yoluyla yayılır. Bilinen 150'den fazla HPV tipi vardır ve bunların sadece bir kısmı deriyi enfekte ederek çeşitli klinik tablolara neden olur. Enfeksiyon, epidermisin bazal tabakasında başlar. Ardından deri hücrelerinin çoğalmasına ve hiperkeratoz ve enfeksiyöz virüs partiküllerinin siğil üretmesine neden olur. Cildi enfekte eden en yaygın HPV tipleri 1, 2, 3, 4, 10, 27, 29 ve 57'dir.
Siğile dokunup sonra vücudunun başka bir yerine dokunan kişilerde siğil tekrar oluşabilir. Özellikle siğilin kaşınması nedeniyle tırnağın altında siğil (subungual siğil) gelişebilir. Havlu, jilet veya diğer eşyaların paylaşılması nedeniyle insandan insana bulaşabilir. HPV ile temas ettikten sonra siğilin fark edilmesi aylar alabilir. Kuluçka süresi, virüs miktarına bağlı olarak on iki aya kadar uzayabilir.
Siğiller; vücudun herhangi bir yerinde görünse de çoğunlukla ellerde, tırnakların yakınında veya altında, ayak parmaklarında, yüzde ve dizlerin etrafında ortaya çıkar. Genellikle ağrısızdır ancak parmak veya ayak altı gibi baskı uygulanan bir yerde büyüdüğünde ağrılı olabilir. Bazıları pürüzlü, bazıları pürüzsüz bir yüzeye sahiptir. Sarı, ten rengi, siyah, kahverengi veya gri renkte kubbe şeklindedir.
Siğillerle temas eden herkeste siğil belirtileri oluşmaz. Bunun nedeni, insanların siğillere karşı farklı düzeylerde bağışıklığa sahip olmalarıdır.
Genital siğiller de dahil olmak üzere çoğu siğil, görünüşlerine göre teşhis edilir. Bir doktor, genellikle bir cilt büyümesinin siğil olup olmadığını ona bakarak anlayabilir. Büyümenin bir siğil olduğu net değilse veya büyüme etrafındaki deriden daha koyuysa, düzensizse, kanıyorsa veya büyük ve hızlı büyüyorsa siğilden bir örnek alınabilir. Özellikle genital siğillere, HPV enfeksiyonunun doğrulanması biyopsi ile yapılır.
Genital siğillere, serviks hücrelerde herhangi bir değişiklik olmadığından emin olunması için Pap smear testi yapılması gerekebilir. Bu siğiller ile rahim ağzı kanseri arasında bir bağlantı vardır. Solunum yollarında da siğil ortaya çıkabilir. Kuru öksürük, kulak ağrısı ve boğazda yumru hissi gibi belirtileri olan bu siğillerin de çoğu zaman bir uzmana sevk edilmesi gerekir.
Genellikle zaman içinde kendiliğinden kaybolduğu için çoğu siğil için tedaviye ihtiyaç yoktur. Özellikle çocuklarda siğillerin çoğu kendiliğinden düzeldiği için her durumda tedavi gerekmeyebilir. Bununla birlikte ağrılı veya yayılmakta olan siğiller için salisilik asit ile tedavi uygulanabilir. Siğiller; ayrıca ilaçla, dondurularak veya çıkarılarak tedavi edebilir.
Siğil tedavisi her zaman işe yaramaz. Bir siğil küçüldükten veya kaybolduktan sonra dahi yeniden ortaya çıkabilir ya da vücudun farklı bölümlerine yayılabilir. Bunun nedeni, çoğu tedavinin siğili yok etmesi, ancak siğile neden olan virüsü öldürmemesidir. HPV, epidermisin bazal hücre tabakasını enfekte ettiği için virüs ortadan kaldırılmadığında siğiller tekrar ortaya çıkabilir.
Salisilik asit içeren kremler, merhemler ya da losyonlar, topikal olarak kullanılarak bazı siğillerin iyileşmesine yardımcı olabilir. Özellikle tedavisi zor olan ayak, el ve vücut siğillerinde etkilidir.
Bunların kullanım şekli ve sıklığı, ürün özelinde değişebilir. Bazı ürünler 12 haftaya kadar her gün kullanım gerektirir. Siğilin iyileşmesi bu süreden daha uzun da sürebilir.
Doktor kontrolünde salisilik asit uygulaması şu şekilde yapılabilir:
Sıvı nitrojen ile uygulanan kriyoterapi, haftada iki kez 10-30 saniyelik donma ve çözülme işlemidir ve yüzey tabakasının soyulmasını sağlar. Siğilin üst katmanlarını dondurarak enfekte dokunun yok edilmesini içerir. Bu, virüsün kan dolaşımına karışmasını sağlar. Vücudun bağışıklık sistemi daha sonra enfeksiyonu bulur ve onunla savaşır.
Uygulamanın ardından ağrı ve birkaç gün ya da birkaç hafta süren kabartılar görülebilir. Çoğu kişide 1-2 haftalık aralıklarla, 6 seansta iyileşme sağlanması beklenir. İyileşme olmaması durumunda farklı bir tedavi yöntemi denenmesi gerekir.
Sıvı nitrojen kullanılan sert dondurma, kalıcı beyaz bir iz bırakabilir. Parmak kenarı gibi yüzeysel bir sinir üzerinden yapıldığında ise geçici uyuşmaya neden olabilir. Yüz ve boyun gibi kozmetik açıdan hassas bölgelerde sıklıkla hipopigmentasyon veya hiperpigmentasyon meydana gelir. Koyu pigmentli cilde sahip hastalarda kalıcı depigmentasyon gelişebilir.
Salisilik asit ve kriyoterapi, kombinasyon şeklinde tedavi olarak uygulanabilir. Kriyoterapi seansları arasında salisilik asit kullanılarak iyileşme oranı artırılabilir.
Filiform siğillere salisilik asit uygulanması zor olduğu için bu siğiller özellikle kriyoterapi için uygundur. Bu yöntem, mozaik siğillere de uygulanabilir ancak bunlar tedaviye çok dirençlidir. Kendi başına tedavi edilmesi zor olabileceğinden ve vücudun diğer bölgelerine veya diğer insanlara yayılabileceğinden, mozaik siğiller için tıbbi yardım almak önemlidir.
Siğilleri, CO2 lazer veya elektrikli iğne ile yakmak etkili yöntemlerden biridir ancak bu uygulama cilt üzerinde iz kalmasına neden olabilir. Bu yöntem, zor yerlerde bulunan bir veya iki siğil için kullanılabilir. Darbeli boya lazerleri (PDL) ise nadiren iz bırakır. Tedaviye direnç gösteren siğiller için iki hafta arayla 1-3 arasında seans uygulanabilir. Plantar siğiller üzerinde lazer uygulamaları etkilidir.
İmmünoterapi ise siğil üzerine farklı konsantrasyonlarda alerjik solüsyon koymayı içerir. Bu, bağışıklık sisteminin siğili öldürmesini sağlayan bir tür deri iltihabı yaratır. Bunun için bağışıklık sisteminin daha önce gördüğü, Candida olarak bilinen maya gibi bir protein kullanılır. Protein için bir işaretleyici deri yakınına enjekte edilir. Bağışıklık sistemi bu işaretleyiciyi tanıyarak onunla savaşır. Bu tedavi zaman alır ve çok kaşıntılı olabilir.
Bazı durumlarda siğilin ameliyatla alınması gerekebilir. Ameliyat, iz bırakma olasılığı yüksek olduğu için çoğunlukla çıkarılması zor olan veya tekrarlayan siğillerin tedavisinde kullanılır.
Elektrodesikasyon (elektrokoter), genellikle siğiller diğer prosedürlere cevap vermediğinde kullanılır. Siğilin yüksek frekanslı bir akımla yakılması ve ardından yüzeyin kazınmasından oluşur. Nadiren iz kalmasına neden olabilir.