Omurga; yukarıdan aşağıya doğru boyun (servikal), sırt (torakal), bel (lomber), sakrum, kuyruk sokumu (koksiks) bölümlerine ayrılan ve insan vücudunu ayakta tutmaya yarayan, bünyemizin ana aksını oluşturan yapıdır. Omur (vertebra) kemiklerinin ortasında omurilik kanalı yer alır. Bu kanal omurilik sistemimizin dışarıdan gelecek darbelere karşı korunmasını sağlar. Yedi adet boyun, 12 adet sırt, 5 adet bel, 5 adet sakrum, 4 adet kuyruk sokumu kemiği mevcuttur. Kemik, sinir, bağ dokusu, disk ve eklemlerden oluşan omurga; hareketlere belli açılarda izin veren bir yapıdır.
Dejeneratif (travma, tümör veya yangı olmayan, hücre zedelenmesine bağlı) hastalıklar:
Tümörler:
Enfeksiyonlar:
Travmalar (yüksekten düşme, iş klazası, motorlu taşıt kazası vb):
Omurga eğrilikleri:
Bu hastalıklar sonucunda ayakta durma ve hareket etmemiz için vazgeçilmez olan omurgamız, günlük yaşam aktivitelerimizin devamlılığında bir kısıtlamayla karşı karşıya kalır.
Öncelikle hastaların şikayetleri, hastalığın detaylı hikayesi ve özenli fizik ve nörolojik muayne hekimin tanı koymasında çok önemlidir. Direkt röntgen filmleri omurga hastalıklarında kemik yapı ile ilgili bilgiler verebilir ancak kullanımı günümüzde azalmaktadır. Bilgisayarlı tomografi (BT), omurga kemik anatomisi ile ilgili 3 boyutlu ve detaylı bilgiler vermektedir. Özellikle travma hastalarında BT çok kıymetli bilgiler vermektedir. Manyetik rezonans görüntüleme (MRG) yöntemi disk yapısı, faset eklemler ve sinir yapıları gibi yumuşak dokular hakkında ileri detay bilgiler elde etmemize yardımcı olmaktadır. Elektromyografi (EMG), kasların hareketini ve duyu algılamamızı sağlayan uyarıları ölçen bir test yöntemidir. Birçok omurga hastalığında, yardımcı test olarak kullanımı söz konusudur.
Hızlı İlerleyen teknoloji ve tıp bilimi sayesinde omurga cerrahisinde de son yıllarda büyük gelişmeler olmuştur. Yüsek teknolojinin omurga cerrahisi yapılan ameliyathanelerimize hızla girmesi ile daha küçük kesilerle (minimal invaziv) operasyonlar mümkün hale gelmiştir. Ameliyathanelerimizde O Arm, Skopi gibi cihazlar kullanarak omurganın herhangibir seviyesindeki hastalığın ameliyat masasında saptanması çok rahat bir hale gelmiştir. Omurilik tümörlerinde veya hastalıklarında omurilik zarını açmadan önce ultrason kullanarak tümör veya hastalıkların yerini saptamak artık omurga cerrahlarının vazgeçilmez bir yöntemi haline gelmiştir. Angio (Selektif DSA) yöntemi ile omuriliğin damarsal hastalıklarına rahatlıkla tanı konulup, tedavileri cerrahi veya girişimsel radyoloji yöntemleri ile yapılabilir hale gelmiştir.
Omurga cerrahları omurga kaynaklı ağrıların giderilmesinde öncelikle konservatif tedavi (cerrahi işlem dışı yöntemler) uygularlar. Bu yöntemlerin yetersiz kalması durumunda ameliyat öncesi ağrı işlemleri gündeme gelebilir. Epidural steroid, faset eklem enjeksiyonları, ultrason eşliğinde radyofrekans ablasyon işlemleri, kök blokları, ağrı pili (spinal kord stimülatörü, SCS) gibi ağrı uygulamaları ile hastaların ağrısız bir dönem geçirmelerine yardımcı olunmaktadır.
Aşağıdaki klinik durumların oluşması halinde omurga hastalarına acil müdahale etmek kaçınılmazdır:
Günümüzde omurgaya minimal invaziv yaklaşım yöntemleri giderek gelişmekte ve yaygın olarak kullanılmaktadır. Minimal invaziv yöntemler ile kan kaybını, operasyon süresini ve ameliyat sonrası ağrıyı azaltarak cerrahi sonuçları iyileştirmek mümkün hale gelmiştir. Bel fıtığı, omurga kanal darlığı, omurilik tümörleri, spinal instabilitenin bazı çeşitleri ve diğer bazı omurga rahatsızlıkları minimal invaziv omurga cerrahisi yaklaşımıyla başarılı bir şekilde tedavi edilebilmektedir.