Atardamarlarda şişme ve genişleme olarak kendini gösteren anevrizma toplumda %2-%3’lük bir kesimde görülmektedir. Anevrizma, genel olarak her yaşta görülse de ileri yaştaki bireylerde daha çok ortaya çıkmaktadır. Patladığı zaman oldukça ciddi sorunlara neden olan anevrizma medikal yöntemler ile değil yalnızca cerrahi operasyonlarla tedavi edilebilmektedir. Tıbbın ilerlemesi ile birlikte girişimsel tedavileri de içeren anevrizma cerrahisi hastalığın ciddi sonuçlarını en aza indirmeyi amaçlamaktadır.
Anevrizma Nedir?
Aort ve beyin damar çeperlerinin bazı nedenlere bağlı olarak zayıflaması, genişlemesi ve bu alanlarda baloncuklar oluşması anevrizma olarak adlandırılmaktadır. Genel olarak beyin ve aort damarlarında görülen anevrizma vücudun farklı bölgelerinde de ortaya çıkabilmektedir. Çoğu hastada herhangi bir belirtiye neden olmayan baloncuklar genellikle tehlikeli değildir; bununla birlikte beyin ve ana atardamarlarda meydana gelen anevrizma yırtılmaları beyin kanaması ve iç kanamalara neden olmaktadır. Yırtılmalar, baloncukların büyüklüğüne göre oluşmaktadır. Bu durumda, kişilere acil cerrahi müdahalede bulunmak gerekmektedir.
Anevrizma Neden Olur?
Anevrizma, damar duvarlarında bulunan ve damarın bütünlüğünü sağlayan damar içi kas tabakasının doğumsal ve edinsel bazı sebeplere bağlı olarak zayıflaması ya da gelişmemesinden kaynaklanmaktadır. Yapılan araştırmalar, bazı faktörlerin anevrizmayı tetiklediğini ortaya koymaktadır.
- Genetik faktörler,
- Doğuştan gelen kalp delikleri,
- Aşırı kilo,
- Yüksek tansiyon,
- Yaşlılık,
- Uyuşturucu madde, alkol ve sigara kullanımı,
- Tümörler,
- Düzensiz beslenme,
- Damar sertliği,
- Aşırı stres.
Belirtileri Nelerdir?
Hastalığın belirtileri bazı faktörlere ve hastalıklara bağlı olarak kişiden kişiye değişmektedir. Anevrizmanın görüldüğü vücut bölgesi ve anevrizma çeşidi de belirtilerin değişmesine neden olmaktadır. Anevrizma, şişkinliğin küçük boyutta olduğu ya da yavaş genişlediği durumlarda belirti göstermeyebilir. Bu durumda ise damarlar bir anda yırtılarak ciddi sonuçlar doğurabilmektedir.
Anevrizmanın genel belirtileri şu şekildedir:
- Anevrizmanın görüldüğü bölgede ağrı,
- Bu bölgelerde görülen kanamalar,
- Bilinç kaybı
- Kalp atışının normalden yüksek olması,
- Düşük tansiyon,
- Baş dönmesi,
- Mide bulantısı ve kusma,
- Kasılmalar ve epilepsi (sara) nöbetleri
- Görmede yaşanan problemler,
- Halsizlik,
- Yüzde meydana gelen uyuşmalar ya da yüz felci,
- Işığa karşı hassasiyet.
Anevrizmanın patlamadığı durumlarda bu belirtilerin hiçbiri görülmeyebilir. Bazı hastalarda ise bu belirtilerin bir tanesi görülürken bazılarında hepsi de görülebilmektedir. Bazı durumlarda ise anevrizmanın nedeni olan hastalığın belirtileri kendini göstermektedir. Beyin anevrizmalarında ise şiddetli ve sık tekrar eden baş ağrısı en önemli belirtilerden biridir. Özellikle spor yapmak gibi fiziksel aktivitelerden ve cinsel ilişkiden sonra artan baş ağrıları beyin anevrizmasının göstergesi olabilmektedir.
Anevrizma Türleri Nelerdir?
Anevrizma türleri damar duvarında geliştiği bölgeye ve gelişme şekline bağlı olarak sınıflandırılmaktadır. Anevrizmalar, gelişim şekline göre sakküler (kese şeklinde) ve fusiform (damar duvarında düz genişleme) olarak ayrılmaktadır. Sakküler anevrizmada damar duvarının belli ve küçük bir bölgesinde zayıflık görülmektedir. Hızlı bir şekilde gelişen ve kanamaya meyilli olan bu zayıflık genellikle beyinde görülmekle birlikte dalak ve böbrek gibi iç organlarda da ortaya çıkabilmektedir.
Fusiform anevrizmada ise damar duvarının her yerinde simetrik bir zayıflama görülmektedir. Bu tür anevrizmalar sakküler anevrizmalara göre daha yavaş gelişim göstermektedir. Aynı zamanda, kanamalar da daha azdır. Genel olarak aort anevrizmaları bu grup içinde değerlendirilmektedir.
Anevrizmalar, vücut içinde görüldüğü bölgelere göre de ayrılmaktadır:
Beyin Anevrizması
Beyin damarlarının hasar görmesi ya da zayıflaması sonucunda damarlarda oluşan baloncuklar beyin anevrizması olarak adlandırılmaktadır. Serebral anevrizma olarak da bilinen beyin anevrizması, damarların dayanıksız ve yırtılmaya meyilli olması beyin kanamalarına yol açabileceği için anevrizmalar arasında en tehlikeli olandır. Baloncuğun oldukça küçük olduğu bazı durumlarda ise belirti görülmemektedir. Beyin anevrizması doğum sırasında oluşan hasarlardan kaynaklanabileceği gibi travmalar ve çeşitli hastalıklar nedeniyle de gelişebilmektedir.
Aort Anevrizması
Torasik aort anevrizması (TAA) ve abdominal aort anevrizması (AAA) olmak üzere ikiye ayrılan aort anevrizması, vücudun ana damarını etkileyen anevrizma türüdür. Karın, bacak ve göğüs bölgesinde görülen anevrizmalar damar sertliği gibi nedenlerle ortaya çıkmaktadır.
Psödoanevrizma
Yalancı anevrizma olarak da adlandırılan psödoanevrizma; damar duvarında herhangi bir şişme gelişmemesine rağmen yırtılmaların görüldüğü anevrizma türüdür. Psödoanevrizmanın en önemli nedenleri arasında stent, travma ve çeşitli enfeksiyonlar bulunmaktadır.
Tanı Nasıl Konulur?
Anevrizma tanısı görüntüleme yöntemleri ile konulmaktadır. Manyetik Rezonans (MR) ve bilgisayarlı tomografi sayesinde anevrizmalar görüntülenebilmekte ve bu sayede anevrizma teşhis edilmektedir. Beyin anjiyografisi ise bu görüntüleme yöntemlerinden daha detaylı bilgi vermektedir.
Patlamış bir anevrizmada ise farklı bir yöntem olan omurilik sıvısı üzerinden teşhis konmaktadır. Omurilik sıvısı içinde kan olması anevrizmanın patlamış olduğu anlamına gelmektedir. Anevrizma tanısından sonra hekimlerin uygun gördüğü tedaviye başlanmaktadır.
Anevrizma Cerrahisi Nedir?
Ana atardamar ve beyin damarlarında bazı nedenlere bağlı olarak gelişen anevrizma, günümüzde cerrahi yöntemlerle tedavi edilmektedir. Anevrizma cerrahisi; bazı durumlarda şiddetli genişleme sonucu patlama riskine karşı, bazı durumlarda ise anevrizma kanamalarında uygulanan yöntemlerin tümünü içermektedir.
Cerrahi Yöntemler Nelerdir?
Hücre duvarında meydana gelen anevrizmanın patlaması ve kanamaların oluşması durumunda cerrahi müdahale şarttır. Anevrizma tedavisinde açık cerrahi girişimlerin yanı sıra kapalı bir şekilde gerçekleştirilen operasyon da uygulanmaktadır. Cerrahi yöntemlerden hangisinin hasta için uygun olduğu anevrizmanın gelişim bölgesine, tipine ve büyüklüğüne bağlı olarak değişiklik göstermektedir.
Açık Cerrahi Operasyon
Anevrizmanın kliplenmesi olarak da bilinen bu yöntem genel anestezi altında uygulanmaktadır. İlk kez 1937 yılında uygulanmaya başlanan klipleme yönteminde amaç anevrizmanın bulunduğu bölgeyi kapatmaktır. Operasyon sırasında kafatasının bir bölümü çıkarılarak anevrizmanın bulunduğu damara ulaşılmaktadır. Aynı şekilde, aort anevrizmalarında da damara ulaşmak amacıyla karın bölgesinde ve/veya göğüs kafesinde geniş bir kesi açılmaktadır. Ardından kan akışının kesilmesi için anevrizma boynuna genellikle titanyumdan üretilen bir ya da birkaç klips takılmaktadır. Klips uygulaması, beyin zarının dikilmesi ve kafatasının kapatılması ile bitirilmektedir.
Açık operasyonlar genellikle 2-6 saat ya da daha fazla sürmekte ve bazı komplikasyonlara neden olabilmektedir. Komplikasyonların görülmediği durumlarda hastalar ortalama 10 gün içinde iyileşmektedir.
Endovasküler Yöntem
Genellikle kasık bölgesinden anevrizmanın olduğu damara ulaşmayı içeren endovasküler yöntemde hastanın vücuduna herhangi bir kesi atılmamaktadır. 1970’li yıllarda kullanılmaya başlanan bu yöntemde, hastaların kasıklarından anevrizmanın görüldüğü damara görüntüleme cihazları eşliğinde kateter yerleştirilmektedir. Bu kateter sayesinde damar içine platin teller yerleştirmek mümkün olmaktadır. Damar içinde pıhtı oluşturma görevi üstlenen teller yumak şeklinde uygulanmaktadır. Bu sayede baloncuklar içine kan akışının olması engellenmektedir. Oluşturulan pıhtı, açık operasyonlardaki klips etkisini oluşturmaktadır. Anevrizmaya yerleştirilen tellerin ana damara ulaşmasını önlemek amacıyla ise bu bölgeye stent takılabilmektedir.
Genel olarak 1-2 saat süren kapalı operasyon açık ameliyata göre daha az ağrılı olması ve komplikasyon riskinin daha düşük olması ile tercih edilmektedir. Hastalar birkaç gün içinde iyileşebilmektedir. Kapalı operasyon, bu avantajlarına rağmen tekrar kanama görülme riski ve işlem sırasında meydana gelebilecek komplikasyonların açık cerrahiye oranla daha zor kontrol edilebilmesi sebebiyle yüksek risk içerebilir.
Sık Sorulan Sorular
Anevrizmadan korunmak mümkün müdür?
Çoğunlukla 35 yaştan sonra görülmeye başlanan anevrizma genel olarak doğuştan gelen sağlık problemleri ile ilişkilendirilmektedir. Bununla birlikte, yaşam tarzında yapılacak değişiklikler yırtık ve kanamalardan korunma yolları arasında sayılmaktadır. Düzenli olarak fiziksel aktivitelerde bulunmak, sigara kullanmamak, sağlıklı ve dengeli beslenmek, aşırı stresten uzak durmak ve düzenli sağlık taramasına girmek alınacak önlemlerden bazılarıdır.
Anevrizma tedavisinde kullanılan hangi cerrahi yöntem daha iyidir/uygundur?
Hem aort hem de beyin anevrizmalarında uzun yıllardır uygulanmakta olan cerrahi yöntemlerin etkileri kanıtlanmıştır. Tedavide seçilecek yöntem tamamen anevrizmanın ilerleyişi ve hastanın durumuna göre belirlenmektedir. Aynı zamanda, her yöntemin avantajları ve dezavantajları bulunmaktadır. Açık operasyonlar oldukça riskli ve ciddi komplikasyonlara neden olabilmektedir. Bununla birlikte, kapalı operasyonlarda ise anevrizmanın tekrarlama riski bulunmaktadır. Uzman hekimler, hastaların durumuna göre en uygun yöntemi belirlemektedir.
Anevrizma ve Anevrizma Cerrahisi Nedir? Hakkında Sık Sorulan Sorular
Işığa karşı hassasiyet. Anevrizmanın patlamadığı durumlarda bu belirtilerin hiçbiri görülmeyebilir. Bazı hastalarda ise bu belirtilerin bir tanesi görülürken bazılarında hepsi de görülebilmektedir. Bazı durumlarda ise anevrizmanın nedeni olan hastalığın belirtileri kendini göstermektedir. Beyin anevrizmalarında ise şiddetli ve sık tekrar eden baş ağrısı en önemli belirtilerden biridir. Özellikle spor yapmak gibi fiziksel aktivitelerden ve cinsel ilişkiden sonra artan baş ağrıları beyin anevrizmasının göstergesi olabilmektedir.
Anevrizma türleri damar duvarında geliştiği bölgeye ve gelişme şekline bağlı olarak sınıflandırılmaktadır. Anevrizmalar, gelişim şekline göre sakküler (kese şeklinde) ve fusiform (damar duvarında düz genişleme) olarak ayrılmaktadır. Sakküler anevrizmada damar duvarının belli ve küçük bir bölgesinde zayıflık görülmektedir. Hızlı bir şekilde gelişen ve kanamaya meyilli olan bu zayıflık genellikle beyinde görülmekle birlikte dalak ve böbrek gibi iç organlarda da ortaya çıkabilmektedir.Fusiform anevrizmada ise damar duvarının her yerinde simetrik bir zayıflama görülmektedir. Bu tür anevrizmalar sakküler anevrizmalara göre daha yavaş gelişim göstermektedir. Aynı zamanda, kanamalar da daha azdır. Genel olarak aort anevrizmaları bu grup içinde değerlendirilmektedir.Anevrizmalar, vücut içinde görüldüğü bölgelere göre de ayrılmaktadır: Beyin AnevrizmasıBeyin damarlarının hasar görmesi ya da zayıflaması sonucunda damarlarda oluşan baloncuklar beyin anevrizması olarak adlandırılmaktadır. Serebral anevrizma olarak da bilinen beyin anevrizması, damarların dayanıksız ve yırtılmaya meyilli olması beyin kanamalarına yol açabileceği için anevrizmalar arasında en tehlikeli olandır. Baloncuğun oldukça küçük olduğu bazı durumlarda ise belirti görülmemektedir. Beyin anevrizması doğum sırasında oluşan hasarlardan kaynaklanabileceği gibi travmalar ve çeşitli hastalıklar nedeniyle de gelişebilmektedir.Aort AnevrizmasıTorasik aort anevrizması (TAA) ve abdominal aort anevrizması (AAA) olmak üzere ikiye ayrılan aort anevrizması, vücudun ana damarını etkileyen anevrizma türüdür. Karın, bacak ve göğüs bölgesinde görülen anevrizmalar damar sertliği gibi nedenlerle ortaya çıkmaktadır.PsödoanevrizmaYalancı anevrizma olarak da adlandırılan psödoanevrizma; damar duvarında herhangi bir şişme gelişmemesine rağmen yırtılmaların görüldüğü anevrizma türüdür. Psödoanevrizmanın en önemli nedenleri arasında stent, travma ve çeşitli enfeksiyonlar bulunmaktadır.
Anevrizma tanısı görüntüleme yöntemleri ile konulmaktadır. Manyetik Rezonans (MR) ve bilgisayarlı tomografi sayesinde anevrizmalar görüntülenebilmekte ve bu sayede anevrizma teşhis edilmektedir. Beyin anjiyografisi ise bu görüntüleme yöntemlerinden daha detaylı bilgi vermektedir.Patlamış bir anevrizmada ise farklı bir yöntem olan omurilik sıvısı üzerinden teşhis konmaktadır. Omurilik sıvısı içinde kan olması anevrizmanın patlamış olduğu anlamına gelmektedir. Anevrizma tanısından sonra hekimlerin uygun gördüğü tedaviye başlanmaktadır.
Ana atardamar ve beyin damarlarında bazı nedenlere bağlı olarak gelişen anevrizma, günümüzde cerrahi yöntemlerle tedavi edilmektedir. Anevrizma cerrahisi; bazı durumlarda şiddetli genişleme sonucu patlama riskine karşı, bazı durumlarda ise anevrizma kanamalarında uygulanan yöntemlerin tümünü içermektedir.
Hücre duvarında meydana gelen anevrizmanın patlaması ve kanamaların oluşması durumunda cerrahi müdahale şarttır. Anevrizma tedavisinde açık cerrahi girişimlerin yanı sıra kapalı bir şekilde gerçekleştirilen operasyon da uygulanmaktadır. Cerrahi yöntemlerden hangisinin hasta için uygun olduğu anevrizmanın gelişim bölgesine, tipine ve büyüklüğüne bağlı olarak değişiklik göstermektedir.Açık Cerrahi OperasyonAnevrizmanın kliplenmesi olarak da bilinen bu yöntem genel anestezi altında uygulanmaktadır. İlk kez 1937 yılında uygulanmaya başlanan klipleme yönteminde amaç anevrizmanın bulunduğu bölgeyi kapatmaktır. Operasyon sırasında kafatasının bir bölümü çıkarılarak anevrizmanın bulunduğu damara ulaşılmaktadır. Aynı şekilde, aort anevrizmalarında da damara ulaşmak amacıyla karın bölgesinde ve/veya göğüs kafesinde geniş bir kesi açılmaktadır. Ardından kan akışının kesilmesi için anevrizma boynuna genellikle titanyumdan üretilen bir ya da birkaç klips takılmaktadır. Klips uygulaması, beyin zarının dikilmesi ve kafatasının kapatılması ile bitirilmektedir.Açık operasyonlar genellikle 2-6 saat ya da daha fazla sürmekte ve bazı komplikasyonlara neden olabilmektedir. Komplikasyonların görülmediği durumlarda hastalar ortalama 10 gün içinde iyileşmektedir.Endovasküler YöntemGenellikle kasık bölgesinden anevrizmanın olduğu damara ulaşmayı içeren endovasküler yöntemde hastanın vücuduna herhangi bir kesi atılmamaktadır. 1970’li yıllarda kullanılmaya başlanan bu yöntemde, hastaların kasıklarından anevrizmanın görüldüğü damara görüntüleme cihazları eşliğinde kateter yerleştirilmektedir. Bu kateter sayesinde damar içine platin teller yerleştirmek mümkün olmaktadır. Damar içinde pıhtı oluşturma görevi üstlenen teller yumak şeklinde uygulanmaktadır. Bu sayede baloncuklar içine kan akışının olması engellenmektedir. Oluşturulan pıhtı, açık operasyonlardaki klips etkisini oluşturmaktadır. Anevrizmaya yerleştirilen tellerin ana damara ulaşmasını önlemek amacıyla ise bu bölgeye stent takılabilmektedir.Genel olarak 1-2 saat süren kapalı operasyon açık ameliyata göre daha az ağrılı olması ve komplikasyon riskinin daha düşük olması ile tercih edilmektedir. Hastalar birkaç gün içinde iyileşebilmektedir. Kapalı operasyon, bu avantajlarına rağmen tekrar kanama görülme riski ve işlem sırasında meydana gelebilecek komplikasyonların açık cerrahiye oranla daha zor kontrol edilebilmesi sebebiyle yüksek risk içerebilir.
Anevrizmanın kanama olasılığı tam olarak bilinememektedir. Yalnızca, anevrizmada kanama olup olmayacağı ya da bu kanamanın şiddeti hakkında bazı verilere dayanarak tahminde bulunmak mümkündür. Anevrizmanın görüldüğü bölge, büyüklüğü ve şekli gözlemlenerek kanama görülüp görülmeyeceği ile ilgili varsayımda bulunulmaktadır. Patlamış anevrizmalarda genellikle yeniden kanama görülmektedir; bu nedenle hastaların hemen müşahede altına alınması gerekmektedir.