Günlük hayatta yaşamımızı sürdürmek için aldığımız pek çok gıda ürünü, vücudumuzda çeşitli yollarla metabolize edilerek yaşam için gerekli olan enerjiye, vitaminlere, minerallere ve doku yapıtaşlarına dönüştürülür. Vücudun ihtiyaç fazlası olan gıda maddeleri ise çeşitli moleküllere dönüştürülerek vücudun belirli yerlerinde depolanabilir ve ihtiyaç halinde kullanılabilir. Besinlerde bulunan temel gıda ögeleri ise karbonhidratlar, proteinler ve yağlardır. Vücudun yağ moleküllerini depolama şekli ise trigliserit molekülü üzerinden olur.
Trigliserit; besinlerde yer alan yağların yapısını oluşturan yağ asitleri ile gliserol moleküllerinin bir araya gelmesiyle oluşan bir depo besin molekülüdür. Vücudumuzda metabolizması sonucunda en çok miktarda enerji ve su oluşumunu sağlayan besin türü yağlardır. Yağ asitleri hem vücudu meydana getiren hücrelerin yapıtaşlarından biridir hem de önemli enerji kaynaklarıdır. A, D, E ve K vitaminleri gibi vücut için gerekli moleküller yağda çözündüğünden, farklı metabolik ürünlerin kullanılabilmesi için yağlara veya yağlardan elde edilen maddelere ihtiyaç vardır.
Vücut, normal şartlarda beslenme yoluyla alınan gıda maddelerini metabolize ederek yapıtaşlarına ayırır ve elde ettiği glikoz, yağ asidi, amino asitler gibi maddeleri ihtiyacına göre kullanır. Buna rağmen, ihtiyaç fazlası bulunan gıda ürünleri kendilerine has depo maddelerine çevrilerek bazı vücut dokularında biriktirilir ve depolanır. Depolanan bu maddeler yine ihtiyaç halinde eskisi gibi yapıtaşlarına ayrılır ve kullanılır. Vücudumuzda yağ asitlerinin depo formu ise trigliserittir.
Besinler yoluyla alınan karbonhidratlar ihtiyaç fazlası durumda depolanmak üzere metabolize edilir. Öncelikle glikojen şeklinde depolanan karbonhidratlar, düşük hacimle çok yüksek miktarda enerji depolanmasına olanak verdiğinden yağ asitlerine çevrilerek trigliserit şeklinde de depolanabilir. Bu bakımdan vücudumuz gıda ürünlerini yağ dokusu içinde depolamaya çalışmaktadır. Vücut dokularının enerji ihtiyacının artmasıyla yağ dokusundaki trigliserit molekülleri kana aktarılır ve ilgili dokuya yönlendirilir. Bu nedenle kandaki trigliserit düzeyi, yağ dokusu miktarıyla orantılı olarak artış gösterir.
Kalp-damar hastalıklarında kanda artan kolesterol ve trigliserit düzeyine bağlı olarak damar çeperlerinde yağ içerikli plaklar gelişmeye başlar. Zamanla bu plaklar organize olur ve damar açıklığını daraltmaya başlar. Belirli durumlarda ise plaklar yırtılarak pıhtılaşır ve damarın tamamen tıkanmasına neden olur. Bu durumda ise damarın beslediği başta kalp veya beyin dokuları olmak üzere, ilgili organda hasar gelişir. Bu ise kalp krizi veya inme gibi ciddi hastalıkların gelişimiyle sonuçlanır. Trigliserit (trigliserid) düzeyi temelde kalp-damar hastalığı riskinin değerlendirilmesi için kullanılır.
Sağlıklı bir kişide kanda bakılan trigliserit değerinin 150 mg/dl’nin altında olması beklenir. Bu değerin üstündeki hesaplamalarda kişide yağ metabolizmasının fazla çalıştığı kabul edilir ve kalp-damar hastalığı açısından risk artışı söz konusudur. Kişilerde diyabet veya kronik böbrek yetmezliği gibi ek kronik hastalıkların varlığına bağlı olarak hedeflenen normal trigliserit düzeyleri farklılık gösterir. Örneğin, diyabet hastalığında zaten artmış bir kalp-damar hastalığı riski olduğundan, normalden daha düşük bir trigliserit düzeyi hedeflenir.
Trigliserit düzeyi temelde vücudun yağ oranını ve yağ metabolizmasını ifade ettiğinden, yüksek trigliserit düzeylerinde kişide artmış kalp-damar hastalığı riski mevcuttur. Bunun yanında gıda alımı anlık olarak trigliserit düzeyini etkileyebileceğinden, kandaki trigliserit düzeyi hasta açken araştırılmalıdır.
Aşağıdaki koşullarda kandaki trigliserit düzeyi yüksek tespit edilebilir:
Trigliserit yüksekliği tespit edilen bir kişide, hekim tarafından yapılan ayrıntılı değerlendirme ve hastanın ek sağlık sorunlarının varlığına göre tedavi planı çizilmelidir. Hastada diyabet ve kalp hastalığı gibi başka kronik hastalıkların var olması veya trigliserit düzeyinin çok yüksek tespit edilmesi gibi koşullarda tedavi planlaması yapılır. Tedavide öncelikle yağ üretimini azaltıcı yaşam tarzı değişiklikleri önerilir. Bu bakımdan hastalara aşağıdaki tavsiyelerde bulunulabilir:
Bu tedbirlere rağmen trigliserit düzeyinde istenen hedefe ulaşılamadığı durumlarda kolesterol ve yağ düzeyini azaltıcı anti-lipidemik ilaç tedavilerinden yararlanılabilir. Kilo verilmesi gerektiğine karar verilmiş bazı hastalarda obezite cerrahisi uygulanabilir.