Yaşla birlikte vücudumuzdaki dokular birtakım değişimlere uğrar ve gençlik dönemindeki bazı özellik ve fonksiyonlarını yitirmeye başlar. Bu dokulardan özellikle kas-iskelet sistemine ait dokulardaki değişimin büyük boyutta olduğu söylenebilir. Bu değişimlerin etkisiyle fonksiyon ve yapısal özelliklerini kaybeden dokular çeşitli sağlık sorunlarının ortaya çıkmasına sebebiyet verebilir. En yaygın değişimlerden biri de halk arasında kemik erimesi olarak da bilinen osteoporoz rahatsızlığıdır.
Osteoporoz Nedir?
Osteoporoz veya kemik erimesi; kemik dokularının çeşitli etkenler nedeniyle yapısında birtakım değişikliklerin görülmesi sonucu, sağlamlık ve doku organizasyonunu kaybetmesi anlamına gelir. Buna bağlı olarak gücünü zamanla kaybeden kemik dokuları, daha kırılgan ve zayıf hale gelerek çeşitli sağlık problemlerinin ortaya çıkmasına zemin hazırlayabilir.
Vücudumuzdaki tüm sağlıklı doku ve organlarda olduğu gibi, kemik dokusu da belli bir mekanizma içinde canlılığını korur. Özellikle kemikte yapım olaylarından sorumlu hücrelerle yıkım olaylarını sağlayan hücreler arasındaki denge sayesinde, kemiklerimiz sürekli dayanıklılığını muhafaza edecek şekilde dinamik bir yapıya sahiptir. Bu dengede görülen çeşitli bozukluklar ise kemikteki olayların yıkım yönünde yer değiştirmesi ile sonuçlanarak osteoporoza neden olabilir.
Osteoporoz Nasıl Gelişir?
Kemik dokusu; osteoblast adı verilen kemik yapıcı hücreler ve osteoklast adı verilen yıkıcı hücrelerden oluşur. İskeleti oluşturan kemikler osteoblast hücrelerinin yapım yönündeki faaliyetleri ile osteoklast hücrelerinin yıkıcı özellikleri arasında sürekli bir denge içinde canlılığını devam ettirir.
Çeşitli fiziksel aktiviteler veya dış etmenlere bağlı olarak kemiklere binen yüke göre, kemikteki doku yoğunluğu bu hücrelerin faaliyetleri ile düzenlenir. Örneğin, daha çok kullanılan uzuvları oluşturan kemiklere binen yük arttığında, osteoblastlara ait yapım süreci hızlanarak buradaki kemik dokuları güçlendirilir. Bu sayede, spor gibi fiziksel aktiviteler kemiklerdeki yapım olaylarını tetikleyerek kemiklerin daha güçlü ve dayanıklı hale gelmesini sağlar. Benzer şekilde, hareketsiz kalan bölgelerde yer alan kemik dokuları osteoklast aktivitesiyle zamanla zayıflamaya başlar.
Aynı zamanda, osteoblast ve osteoklast hücrelerinin aktivitelerinin çeşitli hormonlar tarafından düzenlendiği söylenebilir. Bu anlamda, kemiklerimiz vücudumuzun kalsiyum deposu olarak görev yaptığından, kandaki kalsiyum seviyesini düzenleyen parathormon, kalsitonin ve D vitamini gibi hormonlar bu hücreleri etkileyerek kalsiyum dengesini sağlar ve aynı zamanda kemik metabolizmasını düzenler. Kemikleri etkileyen bir diğer önemli hormon grubu ise östrojen ve testosteron gibi steroid grubu hormonlardır.
Bu bağlamda, hormon düzeylerinde görülen değişimler de kemik metabolizmasını doğrudan etkileyebilir. D vitamini eksikliği kemiklerdeki yapım faaliyetlerini olumsuz etkileyebildiği gibi, çeşitli koşullarda düzeyinde azalma görülen hormonlara bağlı olarak kemiklerde yıkım faaliyetleri hızlanabilir.
Tüm bu anlatılanlar çerçevesinde, kemik metabolizmasının sekteye uğradığı veya hormon dengesinin bozulduğu durumlarda kemiklerde görülen yıkım faaliyetlerinin artış göstermesine bağlı olarak kemik dokusu zamanla zayıflar. Kemik dokusunda zayıflamanın başladığı ilk evre osteopeni olarak adlandırılırken, klinik olarak belirti verecek seviyede ileri kemik erimesi durumuna osteoporoz adı verilir. Osteoporoz rahatsızlığının kemik kırığı gibi önemli belirtilere neden olduğu durumlarda, ciddi veya şiddetli osteoporozdan bahsedilebilir.
Osteoporoz Nedenleri Nelerdir?
Osteoporoz; klinik pratikte altta yatan mekanizmaya bağlı olarak iki ana kategoriye ayrılır. Kemik dokusunun yaşla birlikte görülen metabolizmadaki azalmaya bağlı olarak zayıflama gösterdiği duruma senil veya tip 1 osteoporoz adı verilir. Kemik dokusundaki zayıflamanın hormon dengesindeki bozulmadan kaynaklandığı durum ise postmenopozal veya tip 2 osteoporoz olarak adlandırılır. Ayrıca, osteoporoz altta yatan neden bağlı olarak primer-sekonder ve etkilenen kemik dokusuna bağlı olarak trabeküler-kortikal gibi farklı sınıflara ayrılarak da incelenebilir.
Bu bağlamda, osteoporoz açısından risk faktörü olarak kabul edilen durumlar şu şekilde sıralanabilir:
• İleri yaş: Osteoporozun en sık görülen nedenlerinden biri ileri yaştır. Buna göre, yaşla birlikte kemiklerdeki yıkım olayları yapım olaylarından daha fazla gerçekleşmeye başlar ve kemik dokusunda kayıp yaşanır. Özellikle 65 yaş sonrasında kemik dokusunda görülen kayıp belirgin hale gelir ve buna bağlı olarak kemiklerin kırılma riski artar. Bunun sonucunda tip 1 osteoporoz ortaya çıkar. Tip 1 osteoporozda en sık etkilenen kemikler pazı kemiği ve kaval kemiği gibi uzun kemiklerdir.
• Menopoz: Osteoporoz açısından diğer bir önemli risk faktörü de kadınlarda görülen menopozdur. Menopozla birlikte östrojen üretimi ciddi oranda azalan kadınlarda, kemiklerdeki yapım olaylarının aktivitesi büyük ölçüde azalır ve kemik yıkımı hızlanmaya başlar. Bunun sonucunda da tip 2 osteoporoz ortaya çıkar. Menopoza bağlı olarak özellikle omurga ve el bilek kemiklerinde hızla zayıflama izlenir ve ciddi kırık vakaları görülebilir.
• Genetik: Ailede birinci derece yakınlarda osteoporoz olması durumunda, kişilerde kemik erimesi görülme riski artar.
• Hareketsizlik: Kırık ve felç gibi çeşitli nedenlerle vücudun belirli organları veya tamamında hareketsizlikle sonuçlanan durumlarda, etkilenen kemiklerde osteoporoz düzeyinde erime görülebilir.
• Vücut yapısı: Minyon yapılı, düşük vücut ağırlığına sahip, kısa kemikli kişilerde osteoporoz gelişme riski daha yüksektir. Bununla bağlantılı olarak, fazla kilolu kişilerde kemiklere binen yük nedeniyle kemik dokusunun daha güçlü olması osteoporoz riskini azaltır; ancak bu durumda, eklem hastalığı riski artar.
• Beslenme bozukluğu: Çeşitli vitamin ve minerallerin yetersiz alındığı durumlarda kemik metabolizması olumsuz etkilenerek osteoporoza yol açabilir.
• Tiroit hastalıkları: Tiroit bezinin normalden fazla çalıştığı hipertiroidi durumunda, kemik metabolizması hızlanır ve yıkım olayları yapım olaylarını geçmeye başlar. Buna bağlı olarak, dayanıklılığını zamanla kaybeden kemik dokusu osteoporoza uğrar.
• Paratiroit hastalıkları: Paratiroit bezleri vücuttaki kalsiyum metabolizmasından sorumludur. Bu anlamda, kandaki kalsiyum düzeyini artıran parathormon hormonunun normalden fazla üretildiği durumlarda, kemikler yıkıma uğrar ve buna bağlı olarak osteoporoz görülebilir.
• Cushing sendromu: Vücutta normalden daha fazla kortizol hormonunun üretildiği Cushing sendromunda, kortizol hormonunun kemiklerdeki yıkım olaylarını tetiklemesi osteoporozla sonuçlanabilir.
• Diyabet: Şeker hastalığı ile birlikte kan şekerinin kontrolsüz olarak yükselmesi hem böbreklere etki ederek kalsiyum metabolizmasını olumsuz etkiler, hem de kemik dokusundaki hücrelerin çalışmasını engelleyerek kemik yıkımında artışa neden olabilir.
• İlaç kullanımı: Kortizol hormonuyla benzer içeriğe sahip ilaçların kontrolsüz kullanımı durumunda veya çeşitli ilaçların yan etkilerine bağlı olarak kemiklerde erime meydana gelebilir.
• Yumurtalık yetmezliği: Östrojenin başlıca üretildiği organ olan yumurtalıkların erken yaşta hormon üretim fonksiyonunu kaybetmesi durumu erken menopoz olarak adlandırılır ve menopozda olduğu gibi kısa sürede osteoporozla sonuçlanabilir.
Osteoporoz Belirtileri Nelerdir?
Osteoporoz genellikle hastada tek başına bir klinik belirtiye yol açmaz. Bununla birlikte, yaşamı tehdit edebilecek çeşitli klinik sorunların ortaya çıkmasını kolaylaştıran durumların oluşmasına neden olabilir. Bu bağlamda, osteoporoz vakalarında sıklıkla görülen belirtiler şu şekildedir:
• Kırık: Osteoporoz sonucunda zayıflayan kemik dokuları kırılmaya meyilli hale gelir. Bunun sonucunda, özellikle üzerine yük binen kol veya bacaktaki uzun kemikler ile omurgayı oluşturan omur kemiklerinde çeşitli düzey ve şiddetlerde çatlama veya kırıklar meydana gelebilir.
• Boyda kısalma: Omurga kırıkları genellikle ezilme ve öne veya arkaya doğru kamalaşma şeklinde gerçekleştiğinden, omur kırığı sonrası omurganın kısalmasına bağlı olarak hastaların boyunda kısalma görülebilir.
• Kamburluk: Omurların kamalaşarak kırılması sonucu omurgada öne doğru eğilme görülebilir ve buna bağlı olarak değişik düzeylerde kamburlaşma ortaya çıkabilir.
• Şekil bozuklukları: Kemiklerdeki kırılma düzeyine bağlı olarak uzun kemiklerin şekillerinde bozulmalar gelişebilir.
• Nörolojik bozukluklar: Omurga kırıklarının omurilik kanalına bası yaptığı veya sinir dokularına zarar verdiği durumlarda, uzuvlarda his veya güç kaybı ve idrar kaçırma gibi farklı düzeylerde sinir sistemi sorunları görülebilir.
Osteoporoz Tanısı Nasıl Konur?
Herhangi bir kemik kırığına neden olmadığı durumlarda, osteoporoz; belirgin bir semptom ortaya çıkarmadığından sıklıkla atlanır ve belirgin kemik kırıkları sonrası yapılan incelemeler sırasında osteoporoz tanısı konur. Bununla birlikte, özellikle ileri yaşta olan hastalar veya menopoz dönemindeki kadınlara doktor kontrolünde yapılan rutin incelemeler esnasında osteoporoz tanısı konabilir.
Bu doğrultuda, uzman bir doktor tarafından öncelikle hastalık öyküsü ayrıntılı olarak sorgulanır ve detaylı fizik muayene yapılır. Gerekli görülen durumlarda, ek görüntüleme ve laboratuvar tetkiklerine başvurulabilir. Osteoporoza yönelik kemik yoğunluk testi veya dual-enerji X-ışını absorbsiyometri (DEXA) testi yapılır. Kemiklerin X ışınlarını soğurma gücüne göre kemik yoğunluğu hesaplanır. Bu test sonucuna göre T skoru adı verilen yoğunluk oranı -1 veya üzerindeyse sağlıklı kemik; -1 ile -2,5 arasında ise osteopeni, -2,5 değerinin altındaysa osteoporoz olarak değerlendirilir.
DEXA sonucu -2,5 altında olan ve belirgin kemik kırığı görülen kişilere şiddetli osteoporoz tanısı konur. Bu nedenle, tanıya yönelik inceleme esnasında omurga ve uzun kemiklerin değerlendirilmesi adına direkt röntgen grafileri veya bilgisayarlı tomografi gibi görüntüleme tetkiklerine başvurulabilir.
Osteoporoz Tedavisinde Hangi Yöntemler Kullanılır?
Osteoporoz tedavisi; kişinin vücut özellikleri, altta yatan risk faktörleri ve osteoporozun şiddetine bağlı olarak çok yönlü olacak şekilde planlanır. Her ne kadar osteoporozun kesin tedavisi bulunmasa da kişinin yaşam tarzında yapacağı çeşitli değişiklikler ve farklı tedavi yöntemleriyle osteoporozun kontrol altına alınması ve kişide ciddi zararlar oluşturacak kemik kırıklarının önlenmesi mümkündür.
Buna göre, osteoporoz tedavisinde sıklıkla kullanılan yöntemler şu şekilde sıralanabilir:
• Kalsiyum ve D vitamini gibi kemik dokusunun gelişiminde hayati öneme sahip mineral ve vitaminlerin takviyesi yapılır.
• Osteoporoz tedavisinde en sık kullanılan ilaç grubu bifosfonat türevi ilaçlardır. Bifosfanatlar, kemik dokusuna yerleşerek kalsiyumla birleşir ve kemiğin güçlenmesini sağlar.
• Menopoza bağlı osteoporoz; menopoz sonrası hormon düzeylerinde görülen değişikliklerin düzenlenmesi ile önlenebilir. Bu bağlamda, menopozda verilen hormon replasman tedavisi osteoporoza karşı koruyucudur. Hormon replasman tedavisinde hastaya östrojen veya östrojen reseptör düzenleyici ilaçlar verilir.
• Kadınlardakine benzer şekilde, erkeklerde görülen osteoporozda testosteron hormonunun verilmesi, kemik sağlığının düzenlenmesine yardımcı olur.
• Kemik metabolizmasını düzenleyerek yapım olaylarını tetikleyen teriparatid, stronsiyum gibi ilaçlara da başvurulabilir.
• Denosumab gibi ilaçlar kemik yıkımına yol açan etkenlerin kontrol altına alınması için kullanılabilir.
• İlaç tedavisine ek olarak, kişinin vücut özelliklerine uygun egzersizler yapması, kemiklerin güçlendirilmesi açısından oldukça önemlidir.
Osteoporozun Önlenmesi İçin Neler Yapılabilir?
Osteoporoz; çeşitli risk faktörlerinin varlığında zamanla gelişen bir sağlık sorunudur. Bu nedenle, risk faktörlerinin farkına varılması sonucu vakit kaybetmeden alınan çeşitli önlemler sayesinde osteoporozun gelişmesi engellenebilir. Bu bağlamda, yaşam tarzında yapılacak aşağıdaki değişiklikler osteoporozun önlenmesi açısından etkili olabilir:
• Yeterli ve dengeli beslenme alışkanlığı kazanılmalıdır. Günlük beslenme planında yeterli miktarda kalsiyum ve D vitaminine yer verilmesi, kemik erimesini önlemeye yardımcıdır.
• Kişinin vücut özelliklerine uygun ve kemik gelişimini tetikleyecek düzenli bir egzersiz programına uyması oldukça faydalıdır. Kemik üzerine kontrollü yük bindiren vücut geliştirme egzersizleri kemik gelişimini uyararak osteoporoza karşı kişiyi korur.
• Sigara ve alkol gibi kemik metabolizmasını olumsuz etkileyen zararlı alışkanlıklar bırakılmalıdır.